Sena Şûra

Onu ilk görüşümde, henüz hiç tanımıyorken ve bir gün seveceğimden habersiz, gayriihtiyari dönüp ikinci kez bakmışım. Aklın öngöremediğini kalp öngörüyor.
Reklam
Birtakım sorgulamalar
Birini çok sevdiğin zaman, onun sevdiği her şeyi seviyorsun. Benliğin sanki bırakıp gidiyor seni. Onunla birleşiyorsun. Geçtiğini bile fark etmediğin uzun zamanların ardından, asla gelmeyecek sandığın o an gelince, benliğinden vazgeçip koştuğun kişilik de senin çoktan vazgeçtiğin senden vazgeçince, geriye bir hiç olarak kalıyorsun. Sıfırdan başlamak kolay mı? Yeniden doğurmak kendini.. Yeniden doğrulup ayağa kalkmak, bir daha asla vazgeçmemek üzere tekrar kendi benliğine kavuşmak. Kolay mı, sevdiği her şeyi sevdiğinin, sevdiği her şeyden nefret etmek. Seni sevdiği için kendinden bile nefret etmek. Sonra tekrardan kendini sevmek. Kendin için. Sen olduğun için. Bir daha kimseyi kendinin önüne koymamayı öğrenerek, önce ben demek için kendine sözler vererek. Kolay mı başarıyla çıkmak bu süreçten? Kolay mı kendine yaslanarak dimdik yürümek?
Altını çizeriz tamamlandığımız cümlelerin. Bazılarının kalemle..
Altını çizdiğimiz her cümle ruhumuzdan bir parça barındırır. Yaşadıklarımız, yaşamak istediklerimiz, yaşamaktan korktuklarımız. Bu yüzdendir ki bir insanı tanımak, onun okuduğu kitapları okumaktan, altını çizdiği cümleleri hissetmekten geçer. İnsan ruhu kitaptır. Dışarıdan bakışla gayet sıradan bir insan, okuduğun vakit sıradışı bir hikayeyle hayrete düşürebilir seni. Vardır her ruhun bir hikayesi. Vardır her hikayenin altı çizili bir cümlesi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Yaşamak" ile ""Var Olmak"
Günün birinde uyandım, yatağımda doğrulup oturdum ve gülümsedim. Artık en ufak bir acı çekmiyordum ve birden, doğru insan diye bir şeyin olmadığını idrak ettim. Ne yeryüzünde ne de cennette. Öyle biri, öyle tek bir kişi yok. Sadece insanlar ve her insanın içinde bir tutam doğru insan var ama kimsede, bizim diğerinden beklediğimiz ve umduğumuz şey yok. Kusursuz insan diye bir şey yok ve o mutluluk veren, harikulade tek adam aslında hiç var olmadı. Sadece içlerinde ışık kadar moloz da olan insanlar...
Kendimle tartışmalarım işte. Kafamın içi dışarı taştı.
Çelişiyorum sürekli kendimle. Bir yanım sürekli konuşmak, anlatmak, anlaşılmak istiyor; bir yanım susmak. Çok susmak. Herkese susmak. Hep susmak. Ruhumla ruhumun kavgasını izliyorum. İçim sıkılıyor. Sığamıyorum bedenime. Dünyadaki bütün oksijeni çeksem içime yettiremeyeceğim sanki. Kimim ben, nasıl biriyim? Sena'yım. Şûra'yım. Çok neşeliyim. Çok depresifim. Hayatta olumlu kısımlara odaklanmayı severim. Bataklıktaysam da yıldızlara bakmaktır felsefem mesela. En sevdiğim oyundur ufak şeylerden büyülü koskoca şeyler çıkartmak. Gökyüzünü çok severim. En çok da yıldızları. Neden deseniz söyleyemem, ama hatırlarım ilkokuldan beri yıldızlarla konuşmamı. Bana geveze demeyen de zaten bir tek yıldızlardı. Ben kimim? Sena'yım. Şûra'yım. Kocaman hanımım. ufacık kız çocuğuyum. İnsanım. İki insanın evladıyım. Tek başımayım. Çok kalabalığım. İyi bir insan olacağım derken fark etmeden kendime kötülük yapanım. Herkesin hikayesinde iyi olamayacağını çok geç anlayanım. Bardağın dolu tarafına bakacağım derken boşluğunda boğulanım. Selda Bağcan'ın 'yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe' diyen sesiyim. Frida Kahlo'nun iki yanı arasında ezildiği ruhuyum. Düşenim, kalkanım. Kendine yaslananım.
Reklam
Reklam
88 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.