Çocukluğumuzda ramazan
Küçüklerin görevi: Büyüklerin çeşmeden, tercihe göre eski kurunun suyu dedikleri o zaman camiden akan sudan güğümle iftar için su getirmek olurdu.
Evde Erzurum radyosu açık, ezanın okunmasını, akabinde büyüklerin genelde su ile oruçlarını açmalarını beklerdik.
İftar’dan sonra köyün hafızları (Rabbim onlardan razı olsun) hatim okurlardı. Herkes camiide yerini alır ve musaf üzerinden hatim dinlenirdi. Tabii köyün kadınları da mahfilde yerlerini alırlardı.
Köyde bulunan çoluk çocuk, yaşlı-genç, kadın-erkek herkes teravih için camiye gelirdi. En fazla da teravih namaz aralarında birlikte okunan salavat ile namaz sonrası okunan işfealana duası hoşumuza giderdi.
Gece, kurma saati olanlar saat kurar, sahura kalkılırdı.
Komşunun lambasının yanıp yanmadığı kontrol edilir, kalkmayan yakın komşular da sahura kaldırıldı. Kalkmayan olduğu sabah anlaşılınca “falancalar sabaha kalmışlar” denilip iç geçirilirdi. Oruç tutmasak da mutlaka sahura kalkmak isterdik. Kaldırmazlar ise çok üzülürdük.
Şimdilerde eskileri yad edip; “Nerde o eski ramazanlar” deyip geçmişi özlemle anıyoruz.
Rabbim, tuttuğumuz oruçları kabul etsin…