Hükümet kurma işi hiçbir zaman bir sözleşme işi değil, bir yasa işidir. Yürütme gücünü ellerinde tutanlar da halkın efendileri değil, görevlileridir; halk istediği zaman onları işbaşına getirir, istediği zaman da işten uzaklaştırır.
Hikayedeki eşeğin onu iyi beslemeyen bir çiftçi sahibi var. Eşek bütün gün tarlada çalışmak zorunda ve çok aç. O yüzden de tanrı Jüpitere gidiyor ve diyor ki; dostum bana yeni bir sahip bul. Açlıktan öleceğim burada. O gün de Jüpiterin bonkörlüğü üstünde, o yüzden dileğin kabul oldu diyor. Ertesi gün eşek bir çömlekçiye satılıyor. Harika. Her şey güllük gülistanlık değil mi? Yanlış. Bir eşeğin yapabileceği en kötü iş. İyi besleniyor ama şimdi de bütün gün ağır tuğlalar taşımak zorunda. O yüzden tekrar Jüpitere gidip diyor ki; Baksana Jüpiter, bana gerçekten yeni bir sahip lazım. Lütfen. Jüpiter de ağır ol oğlum diyor. Sana bunu son kez yapacağım. Emin misin ? Eşek de sırtımda bir ağrı var, geçmek bilmedi diyor. Daha Advil diye bir şey de yok. Bana bu iyiliği yapar mısın? Böylece eşek ertesi gün yine satılıyor. Bir deri tabakçısına. O da eşeği asıp kanını akıtıyor. Derisini soyuyor ve ondan bir çift sandalet yapıyor.
Hikayenin ana fikri şu; bir yerde memnun olamayan başka yerde de mutluluk bulamaz.
Tarihin gidişatını belirleyen şey, her zaman İmparatorluk bakanlarının verdiği mühim kararlar veya Tanrı’nın ellerini yönlendiren Rahiplerin tumturaklı lafları değildir.
Hükümlerin iyi bir sebebi olmalı; adalet gibi saçmasapan kavramlara dayanarak hüküm verilmemeli! Hiçbir yerde eşit adalet diye bir şey yoktur. Öyle yapay bir dengeye ulaşmaya çalışmak toplumsal huzursuzluğa yol açar.
Hükümet ile din birleştirilmiş, yasaları çiğnemek günah haline gelmişti. Hükümetin aldığı kararları sorgulayan herkese kafir gözüyle bakılıyordu. Aşırı ahlakçı zihniyet, asileri hem bu dünyada cezalandırıyor hem de cehennemde yanacaklarını söylüyordu