Kitap benim kanımca tamamen propaganda amaçlı yazılmış. Lawrence kendi ve ingiliz amaçlarını arapların faydası gibi göstererek haklı görünmeye çalişmış. Dahası sürekli kendilerinin üstün geldiğini öne çıkartmaya özen gösterip bizim gibi köklü bir milletin ordusunu yetersiz göstermeye ve bu cephede hiç başarısı yok gibi lanse etmeye çalişmış. Çok taraflı ve okuma değeri düsük bir kitap bence.
Çölde İsyanT. E. Lawrence · Kronik Kitap · 202368 okunma
Bu en zengin karakolun üzerine üşüşen yüzlerce Havranlı köylü çılgına dönmüş bir halde onu yağmalamaya başladı. Erkekler, kadınlar ve çocuklar her nesne için köpekler gibi dövüştüler. Kapılar ve pencereler, kapı çerçeveleri ve pencere çerçeveleri, hatta merdiven basamakları bile çalındı. Bir umut kasayı havaya uçurdu ve içinde posta pulları buldu. Diğerleri yan taraftaki uzun vagonları kırarak açtılar ve her türlü eşyayı buldular. Daha fazlası enkaz halinde yerlere dökülüp saçıldı.
... Arapça şifreler basitti ve Faysal'a şifreli olarak teslim etmeden önce istenmeyen pasajları, şekillerini yeniden düzenleyerek anlamsız hale getirdim. (Arapları parmaklarında nasıl döndürdüklerine misal.)
Ben onların en yüksek ideallerini sömürür ve özgürlük arzularını İngiltere'nin kazanmasına yardımcı olacak bir araç haline getirirken, beni bu araplar arasındaki dışlanmış hayatımı oldukça yoğun biçimde sarsan bir vatan hasreti sardı.
Arap cephesindeki bizler düşmanı çok yakından tanıyorduk. Arap subaylarımız esasında Türk Subaylarıydı ve karşı taraftaki her komutanı şahsen tanıyorlardı.
Şimdi köyde, böyle üzüntülerden habersiz, rahat rahat oturan kardeşlerimi düşünüyorum da, acaba şu okumak dedikleri şey, dertsiz başa dert midir diyorum kendi kendime.
15 Nisan... Öyle bir gün ki, yağmur hiç eksilmedi iki gündür. Bizim okulun içi göl oldu. Ben gölün bir yanına oturdum. Eşyalar su içinde. Şıklardan birisi geldi:
"Varsa bi kilo şeker vir ödünç; belki sende bulunur. Şık babanın oraya gidiyok, elimizde bulunsun."
"Böyle günde işiniz mi kalmadı?" diye soracak oldum.
"Dışarda yüklü hayvanlar bekliyorlar, arkadaşlar var" diyerek çıktı.
Arkasından çıktım. Bir de ne göreyim. On sekiz eşeğe otuz altı tane çuval çatmışlar.
"Nedir bu yüktekiler?"
"Saman!.. Efendi, bizim şık babanın samanı tükenmiş. Süpürdük samanlıkların dibini, götürüyok..."
"İyi ama, her gün samanımız tükendi diye sızlanıp duruyordunuz. Şimdi ne yapacaksınız?"
"Bize de Allah kerim... Şık babayı kurtaralım da, biz nasıl olsa oluruk. Şurda yaz geliyor."
Gittiler. Ertesi gün de başkaları götürdü. Çevre köylüler de geçiyor bizim köyden. Saman yüklemişler. Hep oraya gidiyorlar.
Pislik içinde yüzüyoruz ya, aldırdığım yok. Asıl üzüldüğüm şey, okuyup yazmaya vakit bulamamak. Hep böyleyimdir; okuyup yazamadım mı, ölü gibi bir uyuşukluk çöker içime. Okuyunca cana gelirim.