Zihin dere mi, okyanus mu bilemiyorum.
Ama kendi içinde yüzenler o kadar iyi bilir ki cevabı...
Ben iki arada kalıp zihin adlı derede boğulanlardanım...
Kaçmak istiyorum insanlardan,kendimden hayattan,zihnimden aynı nakarat misali hep tekrarlanan sözlerden kaçmak!
Kaçmak istiyorum varacak noktayı henüz kestiremesem de,varacak noktayı belirleyemesem de, hatta varabileceğim bir nokta var mı onu bile kendime soramazken sadece kaçmak!
Acı acı gülmeyi çok seviyorum özellikle de kendime.
Zaman ilerlerken onun peşinden değil de korkularımın peşinden giden halime.
Beni değil de başkalarını dinleyen halime, içine değil de aynaya bakan halime!
Acı acı gülüyorum;
Kendini hiç sevmezken başkalarını sevdiğini sanan halime!
Güne değilde,geçmişe veyahut geleceğe bakan halime!
Sustuklarının daha gerçek olduğunu bildiği halde, bol bol ama boş konuşan halime acı acı gülüyorum...
Sahi! Yaşayabileceğim bir hikaye var mı sen de aynadaki sima'm.
Bunu ben soruyorum hayat değil, insanlar değil.
Acıların hiç değil,sadece ben yani gerçeğin.
Sesini yıllarca kestiğin tek doğrun...
Kaçmak istiyorum;
Olmadığım yerde,olmadığım bir zaman dilimindeyim sanki.
"Olmak" bu mu diyor aynadaki yüze iç sesim.
Aynadaki sima sadece susuyor!
Her zaman ki gibi, yıllara yayılan bir susku bu!
Yıllara yayılan bayat bir acı!!!
Çok doluyum.
Hadi gel içimi dökeyim sana anne!
Koşulsuz sadece sen toplarsın içimdeki dağınıklığı.
İçimdeki bulanıklığı,içimdeki telaşı.
İçimdeki buhranı,içimdeki karmaşayı.
İçimde sadece hayat güzel anne!
Tek devrilmeyen o içimde.
Çok dolu olmakta iyi değil!
Sonra çık çıkabilirsen işin içinden.
Başlarsın bir varoluş temasını yıllar boyu yanında çanta misali taşımaya, sorup sorgulamaya hala varsa akli dengeni korumaya...
Bazen yüzüme uzun uzun bakardı annem.
Ansızın gözleri bomboş kalırdı,kurumuş bir ırmak yatağı gibi.
Hayat bütünüyle geri çekilirdi artık kimseye ait olmayan o bakıştan...
Öyle zamanlarda varoluşumun özündeki korkuyu hatırlardım.
Yedinci gün duası mı kırkıncı gün duası mı karar veremiyorum.
Etrafıma bakınıyorum. Çoğunun gözünde sıkıcı bir rutubet, boyunları uzuuuuun uzuuuun uzamış diz kapaklarının önüne düşmüş.
Titreyen dudaklar ağlamak mı istiyor, yoksa duaya mı eşlik ediyor muallak.
Duayı anladıkları da muallak.
Hepsi,koca bir girdabın içinde tekrara düşen aksak ayaklar korosu.
Hepsi aksak. Çünkü hepsi,ihtiyarlığın bulvarında ayaklarını uzatacakları bir tabure için hayır duaları dağıtacak kadar yorgun.