Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.31
Büşraa
Büşraa
@Varestte
Hem öğrenen hem öğretmeye niyetlenen
Bibliyofil
Öğretmen
Lisans
199 reader point
Joined on August 2017
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
“SONSUZLUĞUN ÖTESİ İÇİNİZDEDİR.”
️Haftanın kitabı Toltek bilgelik sırlarını bizimle paylaşan bu eser oldu. Peki nedir Toltek bilgeliği?
️Daha iyi bir hayat yaşamak, geçmişimizin zincirlerinden kurtulmak, içinde yaşadığımız anı onurlandırmak, içinde yaşadığımız dünyayı ve bu dünyanın bize sunduğu gerçekliği algılamak ve anlamlandırmak, hayatımıza
Zülfü Livaneli kalemini çok sevdiğim Türk yazarların başında gelir .Diğer kitapları ile kıyaslayınca bu kitapta daha farklı bir üslupla karşılaşıyoruz. Dönemin havasına uygun daha şairane cümleler ve derin ifadeler yer alıyor kitapta. Hırs ve iktidar konusunu psikolojik açıdan ele alan yazar, her ne kadar Osmanlı’da geçen bir zamanı ele alsa da kitabını tarihi bir kitap olarak tanımlamamış tarihin burada zemin görevi gördüğünü ifade etmiş . Gerçekten de olayların geçtiği mekandan ve zamandan ziyade kişilerin ruh halleri kitabın odağını oluşturuyor.
Kitap ilk olarak Engereğin Gözündeki Kamaşma ismiyle basılsa da gelen tepkiler üzerine kısaltıp şu anki şeklini almış .Kitabın konusuna gelecek olursak ,yıllarca Topkapı Sarayı’nın hücresinde tutulan şehzadenin birden tahta çıkması ile yaşanan çatışmalar işlenmiş . Bir yandan koca bir imparatorluğun hükümdarı bir yandan da Afrika’dan koparılıp getirilmiş hadım ağası Süleyman Efendi’nin harem hükümdarlığı paralel olarak işleniyor.
Kitap köle-efendi ilişkisi üzerinden iktidar hırsını, büyüleyiciliğini , saray entrikalarını her zaman anlatılandan farklı bir bakış açısıyla bizlere anlatıyor. Kısa ama etkili bir kitaptı . Yazarın en beğendiğim kitapları arasında yerini aldı . Okuyacaklara keyifli okumalar dilerim.
Yazardan okuduğum ilk kitap oldu . Hem yazarı merak ediyordum hem de kitabın adı dikkatimi çektiği için bu kitabından başlamak istedim .
Kitapta sokakta hayatta kalmaya çalışan beş kişinin dünyasından bakıyoruz dünyaya . Efsun,Adnan , Musa , Hülya ve Matruşka bebek . Birbirleriyle alakasız hayatlar yaşamış bu beş kişinin nasıl olupta bir araya geldiğini ve bu noktaya gelmeden önce neler yaşadığını akıcı ve güzel bir dille aktarmış bize yazar.
Aynı zamanda gün içinde hepimizin sık sık karşılaştığı ve çoğu zaman görmezden geldiği ‘sokak insanları’nın psikolojisini ve iç dünyasını bize yansıtmış. Bu etki kalıcı olur mu bilmiyorum ama uzun bir süre göreceğim her insan İçin acaba o neler yaşadı da bu noktaya geldi diye düşünmeden edemeyeceğim kesin .
Farklı bir konuya değinmesi ve yazarın usta kalemiyle dikkat çekici bir kitap olmuş . Okuyacaklara keyifli okumalar dilerim.
Reader Follow Recommendations
Ray Bradbury/ Fahrenheit 451
Bu sene elime geçirdiğim bütün distopik kitapları okudum :). Fahrenheit 451’de Mart ayının son kitabı oldu . Gittikçe bu dünyaya ve onu diline alışmaya başladım diyebilirim.
Kitaba gelecek olursak diğer distopik kitaplar kadar okuması zor bir kitap değil yalın bir dili var kitabın. Ana karakter olan Guy Montag bir itfaiyeci ve bu dünyada onların görevi yangını söndürmek değil yangını başlatmak . Evet kulağa garip geliyor biraz ama bu dünyadaki itfaiyecilerin görevi kitapları ve kitap bulunduran evleri yakmak. Yine günümüzden ileri bir dönemin kurgulandığı dünyada kitaplar insanların en büyük düşmanı . Okumak , gereksiz bilgi sahibi olmak ve daha önce yazılmış boş şeylere kafa yormak insana yalnızca zarar verir.
Bu düzenin bir parçası olan Guy, yavaş yavaş yaşamı sorgulamaya ve doğru bildiği şeylerin yanlış olduğu kanaatine varmaya başlıyor ve en büyük düşmanları olan kitaplara ilgi duymaya başlıyor. Bir evde kitaplarıyla yakaladıkları kadının kitaplarıyla birlikte yanmak isteyecek kadar kitapları önemli kılan şey neydi ? İşte bu sorularla ana karakterimiz arayışa düşüyor ve onun penceresinden bu dünyayı görüyoruz.
Sonuç olarak yine otoriter bir devlet , yine insanların bütün yaşamları planlanmış ve kontrol altında ve yine bu düzene karşı koyan bir grubun varlığıyla tema olarak klasik bir distopik kitap diyebiliriz. Okunması keyifli ve söz konusu kitapların önemi olunca benim için daha da keyifli oldu. Güzel bir öneri olarak buraya bırakıyorum . Okuyacaklara keyifli okumalar dilerim.
Victor Hugo / Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
“İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkûmdurlar.”
Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere yazar burda idama mahkum edilmiş bir adamın son günü ve o ana kadar yaşadığı psikolojik süreci anlatıyor.
Kitap Hugo’nun gençlik yıllarında şahit olduğu bir idamdan esinlenerek yazılmış . Uzun bir önsözle başlayan eser dönemin siyasi düşünceleri hakkında da bize bilgiler veriyor. Yazarın idama karşı tutumuyla ilerleyen yıllarda idamın kaldırılmasında payı olduğu da söylenmektedir.
Yazarın az bilinen kitaplarından biri olan Bir idam Mahkûmunun Son Günü , dönemin siyasi görüşüne bir başkaldırı olmasıyla ve öleceğini bilerek geçirilen bir sürenin yaşattığı psikolojik ağırlıkla insanda derin bir etki bırakıyor. Okuyacaklara keyifli okumalar dilerim .
“ Sizi rahatsız etmeye geldim .”
Ali Şeriati\ İnsanın Dört Zindanı
İranlı sosyolog ve düşünür olan Ali Şeriati bütün kitaplarına bu cümle ile başlar. Şii olarak İslam dünyasını ve batıda geçirdiği zamanlar dolayısıyla Batı’ yı tanıyıp gözlemleyen yazarın birçok eserinde bu konulara dair çıkarımlarını görürüz.
Kitap Abadan’ da Petrol Üniversitesi öğrencilerine yaptığı konferanstan derlenmiştir.Kitapta içerik olarak insan nedir ?insanı kendi olma yolunda engelleyen durumlar nelerdir ?soruları üzerinde durmuştur.
İnsanın dört zindanı diye bahsettiği zindanlar şunlardır:
• Doğa zindanı
• Tarih zindanı
• Toplum zindanı
• Benlik zindanı
Bu zindanların insan üzerindeki etkisini ve bunlardan nasıl kurtulması gerektiğine dair tavsiyelerde bulunan yazarın düşünceleri insanın kendi içine bakmasında yönlendirici oluyor. Ayrıca toplumun, geleneklerin aslında bize ait olduğunu zannettiğimiz düşüncelerimiz ve tercihlerimiz üzerindeki etkilerini de anlatıyor.
Ben zaten yazarın kitaplarını çok sevdiğimden bir çırpıda bitiriverdim . Öneri olarak bırakıyorum sizler için keyifli okumalar dilerim .
·
Not rated
Gerbrand Bakker / Yukarıda Ses Yok
• Hollandalı yazar Gerbrand Bakker’in ilk romanı olan Yukarıda Ses Yok, ailesinin çiftliğinde yatalak babası ile yalnız yaşayan 55 yaşındaki Helmer’den bahsediyor. Bakıldığında sıradan bir yaşantıdan kesit olarak görülen kitap, acıklı bir geçmişin ileriki yaşlarda yarattığı travmaları bize gösteriyor . Henüz on dokuz yaşındayken en yakın arkadaşı olan ikizinin ölmesiyle birlikte ailenin sorumluğunu üstlenen Helmer’in hayatı hiç istemediği bir yönde ilerliyor.
•Helmer, yaşamı boyunca ölen ikizinin gölgesi altında kalmış ve bu sürekli yüzüne vurulan bir gerçek haline gelmiştir. Kitap çok durgun bir seyirde devam ediyor. Kitaptaki her bir karakterle empati kurarak ilerliyor her birini anlayabiliyorsunuz.
• Kitabın durgunluğu, betimlemeleri size sanki bir sanat filmi izliyormuşsunuz gibi hissettirebilir. Herkese hitap eder mi bilmiyorum ama benim okurken keyif aldığım, yer yer yaşantımdan izler bulduğum bir kitap oldu . Okuyacaklara keyifli okumalar dilerim .
Cengiz Aytmatov dünya edebiyatının tanınmış önemli yazarlarındandır. Aytmatov, milletinin tarih boyunca kazandığı sosyal, kültürel, ahlakî, edebî, askerî yani bütün maddî ve manevi zenginliğini eserlerine yansıtmış, yaşadığı coğrafyanın insanının tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, halkının içine düştüğü zor durumları eserlerinde en güzel şekilde anlatmış, onların çözümlerine dair ipuçları göstermiş, eserlerinde kendi ifadesi ile ‘tipik insan’ı ortaya koymaya çalışmış bir yazardır.
Cemile, onun dünya çapında tanınmamasını sağlayan kitabıdır. Bütün erkeklerin savaşa gönderildiği köyde geride kalan yeni evli kadınlardan birisidir o da. Onlara düşen erkeklerin yokluğunda evi çekip çevirmek ve asker yolu gözlemek , tabi eğer geri dönerlerse.
Kitap zaten kısa olduğu İçin hakkında çok bilgi vermek istemiyorum .Dünyanın en güzel aşk hikayesi olarak yorumlanmış kitap bir yasak aşkı konu alıyor. Bu biraz iddialı bir yorum olmuş bana kalırsa. Ama yaşanlar bize savaş sürecinde ahlaki anlamda çöküşler yaşandığını da göstermiş oluyor. Kitabın dili yalın ve oldukça akıcı ve
bir çırpıda çerez niyetine okunacak türden. Okuyacaklara keyifli okumalar dilerim.
Ocak ayının okuduğum son kitabı oldu Kırmızı Saçlı Kadın . Aynı zamanda da Orhan Pamuk’tan okuduğum ilk kitap . Nobel ödüllü bir yazar olduğu İçin açıkçası beklentim daha yüksekti .(Diğer kitaplarına saklıyorum bu beklentimi) Kitap babasının onları terk etmesi üzerine ekonomik sıkıntılar yaşayan Cem’in , kuyucu ustası olan Mahmut ustaya çıraklık etmesiyle başlayan bir hikayeyi anlatıyor . Gittikleri kasabada kitaba da ismini veren kırmızı saçlı kadın olarak anlatılan Gülcihan’a aşık oluyor.Aslında kitabın en dikkat çekici yönü ismi ama sanki o karakterin etrafından anlatılmış olaylarda o etkisiz kalmış gibi .Kitap geçmişten günümüze baba-oğul çekişmesini mitoloji üzerinden anlatıyor ve onun da yansımasını ana karakter üzerinden görüyoruz . Firdevsi’nin anlattığı ‘Rüstem ile Sührab ‘ ve Sophokkes’in ‘Kral Oedipus’u tahliller ve karşılaştırmalarla inceleniyor. Bu hikayeleri okurken kitabın sonunu öngörmek zor olmasa da okurken keyif veren akıcı ilerleyen bir kitap olduğunu söyleyebilirim . Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Ben Kirke , Aiaie’nin Cadısı
Mitoloji türünde eserler okumayalı yıllar olmuştur sanırım ve geri dönüşü bu güzel kitapla yaptığım İçin mutluyum . Bu türde eserler sevenler için çok güzel bir öneri diyebilirim. Daha önce birçok eserde gördüğümüz hakkında filmler çekilen bir sürü Yunan tanrısını ve onların hikayelerini bu kitapta görebiliriz . Kitapta geçen tanrılar arasındaki bağlantıyı kurmak için biraz da olsa “Tanrılar” bilgisine sahip olmak iyi olur diye düşünüyorum. Kirke, güneş tanrısı Helios’un hayatı boyunca hor görülen ,yok sayılan kızı. Gücünü keşfedip cadı olduğu orta çıkınca bu güçleri kötü yönde kullandığı gerekçesiyle bir adaya sürgüne gönderiliyor Kirke. Bundan sonra onun hikayesi başlıyor diyebilirim . Tanrılar arasındaki savaşı , çekişmeleri farklı bir bakış açısıyla anlatıyor kitap . Genelde duyar duymaz kötü olarak algıladığımız “cadı “ kavramının aslında hepsi için geçerli olmadığını gözler önüne seriyor . Kirke’ nin de dediği gibi “Ama yanılıyorlar, yanılıyorsunuz: Cadılık illa nefret, kıskançlık ya da başka türlü bir kötülükten doğmaz; ben ilk büyümü aşkımdan yapmıştım.”
Ayrıca bir tanrıça da olsa kadının verdiği mücadeleyi , anne olduktan sonra çocuğunu korumak adına neleri göze alabileceğini ve kendisine değersiz hissettirilen bir kadının neleri başarabileceğini görüyoruz kitapta.
Goodreads okurlarına göre 2018’in En İyi Fantastik Kitabı seçilen Ben , Kirke ülkemizde de çok beğenilen fantastik kitaplardan birisi olmayı başarıyor. Herkese keyifli okumalar dilerim
Kıssadan hisse, yeryüzünün bütün karıncaları birleşince...
Yaşar Kemal hep çok merak ettiğim okumakta da geç kaldığım usta kalemlerden biridir. İlk okuduğum kitabı da bu oldu . Şu kısacık hikaye ,içinde o kadar derin anlamlar , eleştiriler , tahliller içeriyor ki sayfalarca yazacak konu bulunur. Kitap içeriğinden bahsedecek olursak; Filler hüdhüdlerin de yardımıyla karıncaları hakimiyetleri altına alarak onların çalışkanlığından faydalanıyor, onları birbirlerine düşürüyor, onlara asıl kimliklerini unutturup onları fil olduklarına ikna ediyor , kendinlerine saraylar tahtlar yaptırıyor. Kitabın görünen yüzü bu olmakla birlikte okurken insan alt metinlerini de net bir şekilde görüyor. Cehalet, hırs, güç merakı, tembellik gibi birçok durum karıncaları birbirine kırdırıyor. Bizler de bu dünyanın karıncaları oluyoruz ve güçler savaşının tam içinde bulunuyoruz . Okuyarak ,bilgelikle ve birlikte hareket edildiğinde de bir karıncanın bir fili alt edebileceğine bir örnek oluşturuyor kitap . Kendi yaşamımı değerlendirmeye bir pencere açan ve üzerinde uzun uzun düşündüren bir kitap oldu benim için ve etkisi de muhtemelen uzun soluklu olacak . Benim gibi geç kalmamanızı ve yazarın usta kalemiyle hemen tanışmanızı umuyorum. Keyifli okumalar dilerim.
Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal KarıncaYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 201710.4k okunma
Kitabın adı yaşamak ama içinde o kadar çok ölüm barındırıyor ki…
Kitap kendi ülkesinde yasaklanmasıyla ün kazanmış çünkü bu durum onun birçok dile çevrilerek birnevi tanıtılmasını sağlamış oluyor. Kitaba gelecek olursak hikayesini ağzından dinlediğimiz Fugui’ nin gençlik yıllarında ailesinin mirasını tüketerek kendini ve ailesini büyük bir çöküşe sürükleyişine tanık oluyoruz . Çin’de geçen kitap aynı zamanda döneminin siyasal ve toplumsal olaylarını göstermede bir ayna işlevini görüyor . Kitap; savaşın , kıtlığın, insanlar üzerindeki baskının çok şiddetli olduğu bir zamanda geçiyor .Yasaklanmasının sebebini de açıklıyor bu durum. Ailenin önemi , sonunu öngöremeyerek yapılan hataların insan yaşamına etkileri açısından okudukça insan hem bazı şeyleri görmüş oluyor hem de Xu ailesinin yaşadıkları insanın içini burkuyor diyebilirim . Kitap mutlaka okunması gereken kitaplar içinde sıklıkla yer alıyor, ki ben de okunmasını tavsiye ederim. Akıcı bir dili yalın bir üslubu var kitabın, öyküleme tarzında olduğu için de bir çırpıda bitirilebilecek türden bir eser. Okuyacaklara keyifli okumalar dilerim .
Aldous Huxley/ Cesur Yeni Dünya
Huxley’in yazmış olduğu distopik türünde bir eser olan -eminim sizlerin de mutlaka bir şekilde adını duyduğu -Cesur yeni Dünya kitabını okudum bu hafta. 1932’de yazılmış olmasına rağmen çağının çok ötesinde bir dünya tasviri ile çıkıyor karşımıza yazar. Aile,ebeveyn kavramının ortadan kaldırıldığı ,insanların doğurganlıkla değil şişelerde yetiştirildiği, kendi içinde kast sistemlerine ayrıldığı bir ütopya bulunuyor. Bu dünyada mutsuzluğa yer yok, duygular da kontrol altında tutuluyor. Kitap konusu ve üslubu ile akıllara direkt 1984 kitabını getiriyor zaten genelde iki kitabın kıyaslandığına şahit oluyoruz. Tüm dünyada bu düzen hakîmken yalnızca ilkel bir kabilede insanlar doğurganlıkla çoğalıyor ve insani duyguları olduğu gibi kontrol edilmeden yaşayabiliyorlar. Bu durum da onları izlenebilecek bir korku filmi haline getiriyor uygar dünyada yaşayan insanlar için . İki dünya arasında gidiş gelişle yaşanan birtakım olaylar bastırılmış bazı duyguları da ön plana çıkarıyor. Distopya türünü sevenler için çok güzel bir öneri olabilir . Herkese keyifli okumalar dilerim.
• Peki siz her şeyin kontrol edildiği, acılara ve üzüntülere yer verilmeyen ,ölümün korkutucu bir şey olmadığı ve hep sağlıklı olduğunuz bir hayatı yaşamak ister miydiniz ?
İçimdeki Müzik kitabının devam kitabı olan İçimdeki Melody, kitabın finalinden bir yıl sonrasını anlatıyor. Normal bir okulun özel eğitim sınıfında olup birtakım zorbalıklara maruz kalan Melody yaz tatilinde kendisi gibi özel çocuklar için özel olarak hazırlanmış bir kampa katılıp ilk defa deneyimleyeceği yeni heyecanlar yaşıyor. İlk kitabı okuyup Melody’e sonrasında neler olduğunu merak ediyorsanız kitabı hemen alıp okumalısınız .
Ah canım Melody
Bir özel eğitim okulunda öğretmenlik yapıyorum ve az çok özel çocuklarla ve aileleriyle vakit geçirince ne kadar zor bir yaşamları olduğuna tanıklık ediyorum . Kitap özel gereksinimleri olan 11 yaşındaki Melody’nin ağzından yazılmış , onun her hayal kırıklığını yüreğimde hissettim diyebilirim . Yürüyemiyor, konuşamıyor ve çoğu ihtiyacını gideremiyor olması yeterince zor değilmiş gibi zorbalığa da maruz kalıyor olmaları o kadar üzücü ki . Eğitim alırken bir öğretmenim onlara engelli denmesinin sebebi bizim onları engelliyor oluşumuzdan geliyor demişti. Gözleri görmeyen birinin yolundaki taş engeldir ve o taşı kaldırmak bizlerin vazifesi oluyor . Kitaba dönecek olursak birçok ödül almış bir kitap ve bence sonuna kadar hak ediyor. Yazar,Melody ve onun gibi bir sürü insanın duygularına tercüman olmuş yazdıklarıyla.Çok zeki olmasına rağmen engelleri yüzünden fark edilemiyor İçinde binlerce düşünce olmasına rağmen bunları ifade edemiyor Melody. Umarım bu konuda daha fazla bilinçlenir ve hayatı onlar İçin daha fazla yaşanabilir hale getirebiliriz . Her birimizin bir engelli birey adayı olduğumuzu unutmadan yaşamalı ve onları öyle görmeliyiz .
Bir Çift Yürek
Kitap Amerikalı bir kadının Aborijinlerle geçirdiği dört aylık bir yolculuktan sonra geçirdiği ruhsal ve düşünsel değişimlerden, yolculuk anında yaşanan olaylardan ve Aborijinlerin bütün insanların duymasını istediği mesajlarından bahsediyor. Kitabın açıklama kısmında gerçek bir hikaye olduğuna dair ifadeler bulunuyor . Gerçek mi değil mi orası belki tartışılabilir çünkü insanın aklının alamayacağı bazı olaylardan bahsediliyor. Ama öykünün vermek istediği mesajlara odaklanırsak modern dünyada insanın; doğayı, evreni ve yaşamı yanlış anlayıp yorumlaması sonucu asıl gerçeklikten uzaklaşmasını konu alıyor. Aborijinler ‘gerçek insanlar’ geri kalanlar da mutant olarak adlandırılıyor -yani bizler-. Onlar kendilerini hayatı doğru anlayıp yaşayan son insanlar olarak görüyorlar.Kitapta vurucu ifadeler ve insanın kendini eleştirip yaşamı sorgulamasını sağlayan güzel ifadeler de bulunuyor. Gerçekliğinden şüphe edenler için de akıcı bir hikaye olmuş diyebilirim. Okuyacaklara şimdiden iyi okumalar dilerim .
İnsan sevgiyle yaşar
Tolstoy/ İnsan Neyle Yaşar
Hemen hemen çoğumuzun okuduğu okumasa bile adını mutlaka duyduğu eserlerden biridir İnsan Neyle Yaşar . Kısa olmasına karşın önemli düşünceleri içinde barındırmaktadır . Kitap birbirinden bağımsız altı hikayeden oluşuyor. Ve birtakım değerlerin önemine incilden de alıntılar yapılarak değiniliyor. Sevginin, iyiliğin, doğruluğun önemine değinilip kötü duyguların insana vereceği zararlar yaşamdan kısa hikayelerle anlatılmış kitapta. Bir çırpıda okunacak güzel bir kitap okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar diliyorum .
Ah canım Martin
Ah Martin yolculuğun öyle can alıcıydı ki bir çırpıda okuyup bitirmekle -hemen bitmesin arasında bıraktın beni . Jack London’un yarı otobiyografik romanı olan ,adını ana karakterinden alan Martin Eden haftanın kitabı oldu. Alt sınıftan bir denizci olan Martin’in tanık olup hayran olduğu burjuvazinin bir parçası olmak adına ve aşk uğruna kendini ait olduğu dünyadan tamamen koparan bir gelişim sürecine girerek yazarlığa doğru ilerleyen yaşamını konu alıyor kitap. Martin’in yolculuğu , zihin dünyasında yaşanan gelişmeler, heyecanları , hayal kırıklıkları o kadar güzel yansıtılmış ki… Yalnız başına verdiği mücadele yazarın da hayatında geçirdiği bazı süreçleri bize aktarıyor böylece.
London aynı zamanda Amerikan toplumundaki sınıf farkını da eserinde gözler önüne sermiştir. Eser bu yıl okuduğum en iyi kitaplar arasında yerini aldı . Yıl bitmeden daha okunacak kitaplar var Herkese iyi okumalar bol kitaplı günler dilerim
Tehlikeli Oyunlar
Oğuz Atay ‘ı okumadan önce bence biraz onu okumak onun hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor. Diline hakîm değilseniz başta kitabı anlaması da zor gelebiliyor . Kitaba gelecek olursak ana karakter Hikmet Benol’un gerçek dünyada kendine bir yer bulamayarak içine çekilmesiyle , kafasıda kurduğu kurmaca bir dünya içinde yaşamasıyla süregiden bir konusu var. Çekildiği gecekondunda Albay’ı da bu dünyaya dahil ediyor . Kitabı okurken insan acaba bu hikaye akıl hastanesinde mi geçiyor diye sorgulamadan edemiyor açıkçası. Başta okunması beni zorlasa da okudukça ben de kendimi Hikmet Benol’un kurduğu oyunların içimde buldum ve onun eleştirel gözleriyle dünyayı görmeye çalıştım . Bence popüler olmasının hakkını verecek bir kitap . Sizler için birkaç alıntıyı da şöyle bırakıyorum
“Beni hemen anlamalısın ,çünkü ben kitap değilim,çünkü ben öldükten sonra beni kimse anlayamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum .”
“İnsanlık öldü . Belki de hiç yaşamamıştı. Belki de benim insanlığım diye bir şey yoktu .Ben hücremde yanlış hayallere sürüklenmiştim . Korkaklığımı insanlık saymıştım. Yalnızlığımı insanlık sanmıştım .”
“Ne karanlık ruhun var yahu Hikmet ! Biraz pencereni aç da içeri temiz hava girsin. “
Postmodern bir kitap olan Puslu Kıtalar Atlası ; kahraman çeşitliliği, bağımsız gibi duran paralel konularıyla sizi içine çeken bir dünya . Tarihi fantastik bir işleyişle ele alan yazarın aynı zamanda felsefeyi de hikayenin içine yedirmesi ile kesinlikle okurken aklınızı oldukça karıştıracak . Yer yer şaşırıp üzüleceğiniz burda neler oluyor diyeceğiniz bölümlere sahip kitabın okurlarına keyif vereceğine eminim Herkese iyi okumalar dilerim
Kadının özgürleşmesi alanında yazılmış ilk eser olma özelliği gösteren bu eserde Mill, eşiyle birlikte karşıt cinsler arasındaki eşitsizliğe değinirken , erkeğin toplumda,siyasette ve bir çok kurumda üstünlüğünü eleştirerek değerlendiyor ve kendi dönemine ışık tutuyor.
Hangisi daha garip?
Yaşayan ölüler mi, ölmüş canlılar mı?
Gogol insan yaşamında ki bu soruları, kötü yaşam manzalaralarını göstermeye cesaret eden bir yazar..
Saf tertemiz bir hayal dünyası ve umudu için giden küçücük bir beden. Sade ve içten anlatımı ile Aytmatov insanın ruhunda yeni pencereler açıyor insanı saf bir dünyanın içine sürüklüyor ..
Kesinlikle insana iç muhasebe yaptıran şükretmesini sağlayan ön yargının ne kadar kötü bir şey olduğunu anlaşılmasını sağlayan bir eser. Hüzünlendirdi.
Öylesine sıradanmış gibi görünen bir hayattan bile çıkarılabilecek çok güzel bir hikaye olduğunun en güzel kanıtı.. Adeta her insan bir roman dedirtiyor
"Sen öyle çağırmasan, ben böyle gelmezdim."
İnsan okurken kitabın akıcılığına o kadar kapılıyor ki bir yandan hemen bitsin istiyor bir yandan tadını ala ala okusun istiyor.. Çok güzel ve derin bir kurgu..
Gurur önyargı bunlar aşkın önüne duvarlar çekmekten başka işe yaramıyor malesef bu kitap da çok sade ama bir o kadar da etkili biçimde anlatmış bu gerçekliği
Mevlana ve şems konusunu güzel, etkileyici ve farklı bir bakış açısı ile almış ve bunu da çok güzel bir kurgu haline getirmiş güzel ayrıca betimlemeler de oldukça etkileyici
