Searle, Wittgenstein'ın II. dönemindeki "dil oyunları" kavramından hareket ederek, söz edimlerini bireylerin arasındaki uylaşım yoluyla kurallarını koydukları toplumsal ve kurumsal bir oyuna benzetmektedir.
Artık sesini duymayacağım. Olduğum kadını, bir zamanlar olduğum çocukla bir araya getiren onun sesi, sözleri, elleri, tavırları gülüşü ve yürüyüşüydü. Geldiğim dünyayla aramdaki son bağ da koptu.
Önümüzü göremediğimiz, gördüklerimizi de hayır mı şer mi seçemediğimiz şu günlerde olan aklımıza olduğu kadar mukayyet olmamız lazım. Sağlam ve sağlıklı bir akıl bugün bize her zamankinden fazla lazım. Fakat herkes elbirliği etmiş bizi aklımızdan etmek için uğraşıyor.
Gelecek nesiller Wittgenstein'ı tarihin en büyük filozoflarından biri olarak görebilir ya da görmeyebilir. Ancak, öyle görmeseler bile, onun felsefe tarihinin en büyük kişiliklerinden biri sayılacağına şüphe yoktur.
Antoine de Saint-Exupéry'nin "Küçük Prens" adlı kitabının bir bölümünde tilki, Küçük Prens'e şöyle demektedir: "Her gün aynı saatte gelmelisin. Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım."
Leibniz'e göre "tesadüfi" dediğimiz olaylar, ancak görünüşte öyledir. Leibniz için "tesadüfilik", bir şeyin kaynaklandığı sebepleri bilmemekten başka bir anlam taşımaz.
"Bir Frank birçok söz söylemek için çırpınıp dururken, bedenini hırpalarken bir Türk bir an nargilesini ağzından çıkarır, yarım ağızla iki sözcük söyler ve onu bir vecize ile ezer geçer."
Sayfa 2 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bir kurtarıcı arıyorsanız, aradığınız kurtarıcı sizi aynada bekliyor. İdeal zamanı bekliyorsanız, o zaman şimdi. Değişim yolu, kısa mesafe koşusu değil, bir maraton. Hızlı veya yavaş ilerleyin ama ilerleyin.
Hangi enstrüman olursa olsun, akordu ancak "insan" denen enstrümanın bozabileceği kadar bozulabilir. Ondan dinlenebilir bir şey çıkarmayı beceremeyeceksem hastayım demektir.
Hayvan Psikolojisi
Highway'de (otoyol) iri bir köpek var. Güvenle yürümeye devam ederken bir araba tarafından eziliyor. Yüzündeki huzurlu ifade ona genellikle iyi bakıldığını, hiç kötülük görmemiş evcil bir hayvan olduğunu gösteriyor. Ama hiç kötülük görmemiş üst burjuva ailelerin çocukları da yüzlerinde aynı huzurlu ifadeyi taşımıyorlar mı? Tıpkı şimdi ezilen köpek gibi onlara da hiç kötü bakılmamıştı.
Siz birçok yönden iyisiniz ve iyi olmadığınız da kötü de sayılmazsınız. Sadece aylak aylak dolaşıp, tembellik yapıyorsunuz. Ve ne yazıktır ki geyikler kaplumbağalara öğretemez hızlıca koşmayı.
Hepiniz cehenneme gidin istiyorum! Huzur istiyorum. Beni rahat bıraksınlar diye bütün dünyayı bir kuruşa gözümü kırpmadan satarım. Dünya mı yok olsun, yoksa ben çayımı mı içmeyeyim? Diyorum ki dünya yok olsun, yeter ki ben her zaman çayımı içebileyim. Bunu biliyor muydun sen?
Şakalarım elbette pek yakışıksız, dengesiz, tutarsız, özgüvensiz. Ama bu da benim kendime saygı duymadığımdan kaynaklanıyor. Bilinçli bir insanın kendine saygı duyması mümkün mü?