"O zamanlar ne kadar da anlayışsızdım. Onu tutum ve davranışları üzerinden ya da söyledikleriyle değerlendirmem doğru değildi. Benim için veriyordu kokusunu ve yine benim için ışıldıyordu her zaman. Ondan kaçmamalıydım. O ilginç konuşmalarının ve yaptığı türlü oyunların ardında yatan sevgiyi görmeliydim. Sonuçta çiçeklerin de bir anı öbürünü tutmuyordu. Onlar da gelgitliydiler. Fakat ben onu nasıl sevmem gerektiğini bilemeyecek kadar gençtim."
"Bir gezegen biliyorum." dedi. "Yüzü pancar gibi kıpkırmızı bir adam yaşıyor o gezegende. Hayatında hiç çiçek koklamamış biri o. Sevgiyi hiç tatmamış, hiç sevmemiş ve hayatı boyunca sadece sayılarla uğraşmış.
" Sen kimsenin bilmediği bir yıldız gibisin
İstersen derya düşünür kahrolur kederinden
İstersen dağ yürür yağmur olur bulut olur.
Bir rüzgarın koynundan çıkar gelirsin
Gözlerin iki siyah karanfil gibi
Gözlerini alsam yakama taksam."
" Sevdaya sabırlı bir şekilde karşı koymuştum. Sevda, kendi kuvvet ve kudretini gönlü aldatan bir şey üzerinde kamaşmış gözlerime eksiksiz göstererek beni cezalandırıyor."
Kutsallığa hiçbir zaman inanmamıştı. Her zaman dinsiz olmuştu, alaycı bir tavırla din adamlarına ve ruhlarının ölümsüzlüğüne dudak bükmüştü. Ona göre öteki dünya diye bir şey yoktu, hayat şimdi ve buradaydı, sonrası karanlıktı. Ama kızın gözlerinde gördüğü, yok olmayacak bir ruhtu.
"Onu kullanabilir ,onunla birini öldürebilir misin?"
Tarık silahı kot pantolonunun kemerine soktu. Sonra hem çok güzel hem de çok korkunç bir şey söyledi
"Senin için evet" dedi " Senin uğruna öldürürüm ,Leyla."
"Bunu öğren, kafana iyice sok kızım " dedi Nana.
"Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi,bir erkeğin suçlayan parmağı da daima ,mutlaka bir kadını gösterir. Her zaman Bunu hiç unutma ,Meryem"