Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Ogust
Ogust
@Zugo
Kendime notlar
Kamu
Lisansüstü
Ankara
195 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Dünün Dünyası
İki büyük dünya savaşına isabet etmiş, savaş karşıtlığı ve Yahudi kimliği nedeniyle yelkensiz bir tekne gibi ülkeden ülkeye sürüklenmiş; vatanından, ailesi ve sevdiklerinden ayrı düşürülmüş hatta annesinin cenazesine dahi katılamamış bir yaşam… Üstelik gençlik yıllarında özgürlüğü, barışı ve huzurlu yaşamı iliklerine kadar yaşamış birisi için ne kadar da ağırdır.
Zweig bu otobiyografisinde bizleri acılarına ortak ediyor. Savaşın cenneti nasıl cehenneme çevirdiğini birinci ağızdan anlatıyor. Aşırı milliyetçilik afyonu ile uyuşturulan kitleleri kullanarak insanların hayatlarından koparılışı, yerinden edilişi ve ötekileştirilişine şahitlik ettiğim bu kitabın son sayfasını çevirdiğimde, hayatı savaşlarda geçmiş Mustafa Kemal ATATÜRK’ün şu sözü aklıma geldi: “Savaş, zorunlu kalınmadıkça cinayettir.”
Dünün Dünyası böyleydi. Yarının dünyasının dünün dünyasından farklı olmasını istiyorsak böyle şapkayı önümüze koyup bir düşünmeli.
Kitap Evi
Kitabın ana kahramanı bir yazar. Kitap, bu yazara kim tarafından bırakıldığı belli olmayan bir “Kitap Evi” mirasını konu alıyor. Mirasın kimden kaldığı sorusu kitabın temel sorusu. Yazar, kitap evindeki kitapları karıştırarak bu soruya yanıt bulmaya çalışmaktadır. Bu arayışta okuyucuya çeşitli kitaplara kapılar açılmakta ve okuyucuda okuma isteği uyandırılmaktadır.
Her şeyin fazlasında olduğu gibi kitaplarla fazlaca bağ kurmanın bazı dezavantajları da (yalnızlaşmak, asosyallik, aile yapısının bozulması gibi) kitapta ayrıca işleniyor. Kitabın ana kahramanı bu ikilemde kalıyor; kitaplar mı? İnsanlar mı?
Kitaptaki olay örgüsü oldukça yavaş ilerliyor. Bu yönüyle zaman zaman sıkılmalar yaşanabiliyor. Ayrıca kitapta çok fazla yazım hatası var. Öyle fazla ki okurken görmezden gelmek mümkün değil. Özetle; okunabilir ama okunmazsa bir şey kaybedilmez türde bir kitap olduğunu düşünüyorum.
itiraf
Çok genç yaşlarından itibaren dini konuları sorgulayan Tolstoy, bu kitapta, pek çoğumuzun içimizden yaptığı ancak yüzleşmekten korktuğu konular üzerine itiraflarda bulunuyor. Ona göre etrafında gördüğü inançlar gerçek olamayacak kadar saçma, akıldışı ve kabul edilemez.
Peki gerçek dine nasıl ulaşılır? Hayatın anlamı nedir? Neden yaşıyoruz? Tolstoy bu kitabının başından sonuna dek bu sorulara yanıt arıyor. Hayatın anlamını ve gerçek dini bulabilmek için denemediği yol kalmayan Tolstoy'un bu arayışları onu sürekli intihar seçeneğine yöneltiyor. Böylesi kötülükler ve anlamsızlıklar içinde yaşamak istemiyor. Ama intihar edecek gücü de kendisinde bulamıyordu.
Tolstoy sorgulamadan yaşayan kendisine dayatılmış dini kuralları olduğu gibi benimseyen insanları kıskanmaktadır. Bu anlamsız dünyada nasıl mutlu bir hayat sürebiliyorlardı? Tolstoy bunun cevabını 4 farklı insan üzerinden ve 4 farklı yoldan açıklamaktadır:
1) Cehalet yolu,
2) "Epikurosçuluk" yolu; hayatın olumlu yanlarını olumsuz yanlarından fazla tutmaya çalışarak,
3) Güç ve kuvvet yolu; intihar edebilenler,
4) Zayıflık yolu; intihar etmesi gerektiğini bilen ama edemeyenler. Tolstoy kendisini 4. Grupta görmektedir.
95 sayfalık bu kısa eser, öylesine doğru tespit ve sorgulamalar içeriyordu ki hemen her sayfasında altını çizmeden geçemediğim cümleler oldu. Keyifle okudum, şiddetle tavsiye ederim.
Okur Takip Önerileri
Sahte Sultan
Aslında iktisatçı olan Mahfi hoca, ekonomi alanında yazdığı kitaplarla ön plana çıkmakla birlikte bu kez polisiye tarzı yazdığı ikinci romanı (birinci İnfers) Sahte Sultan ile karşımıza çıkıyor.
Mahfi hocayı bu alana yönlendiren güdünün Sherlock Holmes hayranlığından geldiğini düşünüyorum. Keza gerek İnfers gerekse Sahte Sultan kitabında Holmes'e atıflar bulunuyor.
Klasik polisiye kitaplarından farklı olarak, Mahfi hoca bu iki kitabına da "öğretici roman" niteliğini kazandırıyor. Hukuk, sanat, müzik, şiir, psikoloji gibi çeşitli alanlarda bilgiler satır aralarında yer alıyor. Böylece sadece bir kurgu roman okumuyor, okurken yeni şeyler öğrenebiliyoruz.
Bu kitabı okumadan önce İnfers romanını daha sonra Sahte Sultan'ı okumanızı tavsiye ederim. Az da olsa birbiri ile bağlantılı bölümler var.
Ekonomide Analiz
Mahfi hocanın tüm kitaplarını okumuş biri olarak, en beğendiğim kitabı Ekonomide Analiz'dir. Kitabı ikinci kez oluyorum. İlk olarak üniversite yıllarımda derslerime katkı sağlaması için okumuştum. Şimdi ise yeniden okuyarak analiz konusunda bir tekrar yapmak istedim.
Kitapta sık sık Sherlock Holmes'e atıf yapılarak, ekonomide analiz yaparken bir dedektif gibi davranılması gerektiği vurgulanıyor. Türkiye ekonomisinden örneklerle yapılan analizler teori ve uygulamayı birleştiriyor ve tüm taşlar yerine oturuyor. Günümüzde hâlen geçerliliğini koruyan ekonomik problemler bir bir ele alınıp son derece sade bir dille anlatıyor. Ekonomi bilgisi sıfır olan birisi bile rahatlıkla anlayabilir. Şiddetle tavsiye ederim.
Yaban
Kitap, Çanakkale Savaşı esnasında kolunu kaybetmiş gazi bir subayın Haymana civarında bir köye yerleşmesiyle başlar. Kitapta subayın köylü yaşama ayak uydurmakta yaşadığı zorluklar ile Mustafa Kemal Paşa komutasındaki askerlerin verdiği kurtuluş mücadelesi iç içe geçmiş bir şekilde okuyucuya sunuluyor.
Yunan güçlerinin uçaklarla köylere bildiri dağıtıp padişahın ve halifenin yanında olun çağrıları, köylerdeki şeyhlerin Mustafa Kemal karıştı yönlendirmeleri karşısında gazı subayın verdiği mücadele...
Yunan güçleri bozguna uğrayıp kaçarken köyleri yakıyor, kadınlara tecavüz ediyor, köylülerin paralarını gasp ediyor... Tüm bunlar yaşanırken gazi subay köyde aşık olduğu Emine'yi kurtarmaya çalışır. Ancak nafile ikisi de vurulur.
Bu hüzünlü hikayeyi okurken içimden şu sesler yankılandı: Bizim başka bir vatanımız yoktur. Dinci kimliklerle yalan yanlış yönlendirme yapanlardan uzak durulmalıdır. Akıldan, mantıktan, bilimden ve Türk milliyetçiliğinden asla ödün verilmemelidir.
Uydurulan Din ve Kuran'daki Din
Din maskesiyle etrafımızı safsatalarla kuşatanları gördükçe sizin de kafanızda "bunların inandığı dine inanmaktansa dinsizliği tercih ederim" gibi bir düşünce uyanıyorsa, onları gördükçe dinden soğuyorsanız bu kitap sizler için yazılmıştır.
Kitabın ana eleştirisi; insanlar ile Kuran arasına bilinçli bir mesafe sokulmuş olmasından kaynaklı, insanların yalan yanlışlarla dolu sözde dini atalardan miras yoluyla öğrenme geleneğidir. Neyin günah neyin sevap olduğunu sözde din bilginlerine soranlara ayetlerle cevap veriliyor; "hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?"
İslamiyette temel kaynağın Kuran olduğu, onun dışındaki kaynakların insana faydalı bilgiler içerse dahi dini kaynak olamayacağı savunuluyor. Kuran'da geçmeyen herhangi bir hususun hadis gibi tali kaynaklarla dinselleştirilemeyeceği, Kuran'da hiçbir eksikliğin bulunmadığı, eksik gibi görünen hususların yaratıcı tarafından insanlar için bırakılan özgür alanlar olduğu savunuluyor.
Kitabı okuduğunuzda "aslında İslam kolaylıklar diniymiş" gibi bir düşünce kafanızda belirecektir. İslam'ı zorlaştıran, karmaşıklaştıran ve çekilmez bir hale getiren kesimin cemaat ve tarikat benzeri din sömürücülerinin eseri olduğu görülüyor.
Osmanlı'da Devlet, Hukuk ve Adalet
Osmanlı Devleti, "Adalet mülkün temelidir." Düsturu ile oluşturduğu denetim mekanizması sayesinde kimseye devletin gücünü kötüye kullanmaya teşebbüs etme fırsatı vermemiştir. Günümüzdeki CİMER mantığı ile paralel olarak, Arz-i Hâl ve Arz-i Mazhar yolları ile yurttaşların şikayet ve talepleri Divan-ı Hümayun'a iletilmiştir.
Kitapta geçen örneklere ve belgelere bakıldığında sistemin bazı padişahlar döneminde (Fatih ve Y.S. Selim gibi) gayet iyi işlediği görülüyor. Adaletnameler (yasaknameler) ile padişahların doğrudan sorunlara el attığını görüyoruz. Örneğin, Fatih döneminde yurttaşlardan birisi Fatih'in yakınını devletin gücünü kötüye kullanıldığı gerekçesiyle şikayet konusu edebilmiş ve Fatih gereğini yapmıştır. Eş-dost-akraba diyerek kayırmamıştır.
Adaletli bir düzen kurma çabası sadece Osmanlı'da değil, diğer Türk devletlerinde de olduğu ve bunun bazı eserlere (Kutadgu Bilig, Siyasetname gibi) yansıdığı görülmektedir. Özetle adalet, bir gün hepimize lazım olacağını unutmadan, sahip çıkmamız gereken en temel devlet prensibimizdir.
Siyah Kuğu
1634 ile 2020 yılları arasında, kimi zaman bölgesel kimi zaman ise küresel ölçekte yaşanan ekonomik krizler kronolojik olarak bu kitapta anlatılmış.
Toplam 21 ekonomik kriz, ayrı bölümler şeklinde, farkı üniversitelerden ve farklı akademisyenler tarafından yazılmış. Bu yönüyle değişik bakış açılarını görme imkanı sağlamaktadır.
Kitapta geçen ekonomik krizlerin bazıları son derece trajikomik meselelerden kaynaklanırken bazıları ise ortada hiçbir şey yokken gerçekleşmiş. Özellikle Hollanda Lale Krizi, Asya Krizi ve Venezuela Krizi oldukça ilginçti.
Geçmişten ders çıkarma başta olmak üzere, ekonomi ve tarihi bilgisini (kimi ekonomik sorunlar tarihi olaylarla ilintili) artırmak ve genel kültür amaçlı okunmaya değer bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Bir Psikiyatristin Gizli Defteri
Psikiyatrist Gary Small ve eşi Gigi Vorgan'ın katkılarıyla oluşturulan bu kitapta; Small'ın meslek hayatı boyunca karşılaştığı 15 ilginç ve farklı türlerden psikolojik rahatsızlıkları kronolojik olarak anlatılıyor.
Small, her hastayla ilgili teşhis ve tedavi sürecini adım adım açıklarken sanki orada, yan koltukta olaylara şahit oluyormuş gibi hissedebilirsiniz. Etrafınızda da bu tip psikolojik rahatsızlıklar geçiren insanlar olduğu aklınıza gelebilir ve zihin dünyanızda onları Small'ın yöntemleriyle tedavi edebilirsiniz.
Bana göre kitabın en önemli özelliği öğretici tarzda yazılmış olmasıdır. Psikoloji bilimine ilgi duyanların, bilgisi olmasa dahi rahatlıkla okuyabileceği, doğrudan işin içinde olanların ise muhakkak okuması gereken tecrübeler hazinesidir.
Kabil
Sanıyorum ki bu kitap; J.Saramago'nun inanma arayışıyla karıştırdığı kutsal kitaplardan beklendiğini bulamamasının neden olduğu içsel huzursuzlukların alaycı bir üslup ile dışa vurumudur.
Kutsal kitaplarda geçen hikayelerin tiye alınarak anlatıldığı bu kitap, inanç sahibi olanları kızdıracak nitelikte ağır... Bu nedenle Kabil; herkese tavsiye edilemeyecek, herkesin okumaya tahammül edemeyeceği bir kitaptır diyebiliriz.
Din ve Psikiyatri
Öncelikle kitabın adı ile içeriğinin çok fazla örtüşmediğini düşünüyorum. Yalom, bu kitap için "Dini Görüşlerim" adını koysa daha yerinde olabilirdi.
Yalom bu eseri ile bir çırpıda okunabilecek, sade ve ince bir kitap ile karşımıza çıkıyor. Yine kendine has üslubuyla bilgilendirici notları satır aralarında görmek mümkün.
Kitapta da ifade ettiği gibi Yalom, dini fikirlerini Nietzsche, Freud, Voltaire gibi düşünürlere yakın buluyor ve sıklıkla onların sözlerine atıf yapıyor. Yani 64 sayfalık bu kitapta birçok düşünürün dini fikirleri hakkında da bilgi sahibi olabilirsiniz.
Yalom'a göre din, insanların içsel huzursuzlukları nedeniyle sığınma arayışına girdiği bir liman. Yalom'un ifadesiyle "varoluşsal kaygılar" insanları dine yöneltiyor.
Yaşanmamışlıklar ile ölüm korkusu arasındaki doğru orantıya dikkat çeken Yalom, kitabı Nikos Kazancakis'in şu sözleriyle sonlandırıyor: "Ölüme yanıp kül olmuş bir kaleden başka bir şey bırakmayın."
Hızlı Ve Yavaş Düşünme
Hayatımızın seçimler ve kararlar üzerine kuruludur; şuan bu incelemeyi yazmaya karar vermem gibi... Daniel Kahneman, insanlar karar alırken nelerden etkilendiği, insanları yanlış kararlara sürükleyen nedenlerin neler olduğu üzerine yaptığı çalışmaları bu kitapta birleştirmiştir.
Kahneman'a göre karar mekanizması olan zihnimizde iki temel sistem bulunmaktadır; 1. Sistem ve 2. Sistem. İnsanların düşünmeksizin aldığı kararlar 1. Sistemin ürünüdür. Örneğin, 2+2 sorusuna hızlıca 4 cevabını veren 1. Sistemdir. Bu sistem 2+2 sorusuna doğru yanıt vermekle birlikte, 2+2 kadar kolay olan pek çok olayda yanılgıya düşmektedir. Örneğin, fiyatı 20₺ olan ve üzerinde %90 yağsız yazan bir yoğurt, fiyatı 15₺ olan ve üzerinde %10 yağlı yazan bir yoğurda göre daha fazla satılmaktadır.
Günlük kararlarımızın büyük bir kısmı her an bizleri yanlışa sürükleyecek 1. Sistem tarafından üretilir. Bazı önemli kararlada ise 1. Sistem yetersiz kalır ve 2. Sistemden yardım ister. Örneğin, 17x25 sorusu karşısında 1. Sistemin bir yanıtı yoktur. 2. Sistemin devreye girip daha yavaş bir şekilde karar almamızı gerektirir.
Özetle, 1. Sistem üzerinden verilen kararlar hızlı ama yanlış olma potansiyeli yüksek iken, 2. Sistemin üzerinden verilen kararlar yavaş ama doğruluğu yüksek kararlardır.
Kitapta bu sistemlerle ilgili onlarca deney yer almaktadır; diğer canlılardan insanı ayıran en önemli özelliğin düşünebilme olduğunu sorgulatan nitelikte...
İnsan Neyle Yaşar
Kitapta ana fikri aynı olan birkaç farklı hikaye bulunmaktadır. Hayatın insana zirveleri de dip noktaları da gösterebileceğini, maddi imkanlarla mutluluğun elde edilemeyeceğini anlatan öğütler niteliğinde kısa bir kitap. İnsan Neyle Yaşar? Sorusuna gelince ise; insan "insanlık" ile yaşar.
Bir Psikiyatrisin Anıları
Bir Psikiyatrisin Anıları kitabı Irvin Yalom'un otobiyografisidir. Ancak sıradan otobiyografilerin aksine I.Yalom yine kendine has üslubuyla öğretici roman niteliğinde yazmış. Okurken pek çok şey öğreniyorsunuz. Gezdiği gördüğü yerler, hastalarıyla anılar, yazdığı ve okuduğu kitaplar hakkında o kadar çok bilgi vermiş ki altını çizmediğim yer kalmadı diyebilirim.
Kitabın bir diğer özelliği; mutlaka okumalıyım diye içinizden geçireceğiniz yeni kitaplara kapı açmasıdır. I.Yalom'un etkilendiği kitapları satır aralarından çekip not almamak elde değil.
