Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Deniz
Deniz
@_Aze
Şirinlik vahşiye yakışabilir, ama vahşi, şirinliğe uzun süre uyum gösteremez.
İstanbul
16 Ekim
96 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Çocuklar için keyifli, yetişkinler için çocukları anlama kılavuzu bir kitap.
Bir öğretmen olarak ilerde hayatlarına dokunacağım öğrencileri anlamak adına çocuk kitapları okumak bana çok faydalı geliyor. Bir çocuğun kalbi kimse görmeden nasıl kırılır, kimse tarafından fark edilmeyen, hayalet konumuna sokulan çocukların içinde neler olur bunları gizlice anlıyorsunuz. İyilik yapmanın nasıl bir şey olduğunu keşfeden bir grup çocuğun yaşadığı heyecan duygusunu tatmak, işbirliğini nasıl keşfettiklerini satırları okuyarak görmek çok keyifli.
İnsanın normal hayatta dikkat etmeyeceği şeyleri kitaplar aracılığıyla fark etmek, bir de bunu çocukları anlamak amacıyla yapıp küçük detayları görebilmek insana kendini şanslı hissettiriyor.
Yazar Sanne, anonim bir yardım kuruluşunu çocukların da yürütebileceğinden bahsederken, çocuklara da 'bakan' sıfatını kazandırıyor. Aynı zamanda Sanne, çocukları daha küçük yaştan itibaren sorumluluk sahibi bireyler olarak görmemiz gerektiğiyle ilgili mesaj vermiş bence ve bu mesajı Bayan Vis ile yerinde ve yüreklendirici yetişkin bir üslupla yapmış.
Çocuk Bakanlar fikri belki de imkansız ve olamayacak bir şey gibi gelmemeli kulağımıza:) Seçim dönemlerinde oy sandıklarını çocuklara emanet eden Küba, bunun güzel bir örneği. Dileyen araştırabilir.
CADILARI YANLIŞ TASVİR ETTİĞİ İÇİN BEN BU KİTABI ÇOCUKLARA OKUTMAM.
Çocuk romanları okumayı seven bir yetişkin olarak tek solukta okudum evet çok keyifliydi. Roald Dahl'ın tüm kitapları gibi. AMA... Cadıları yanlış tasvir ettiği için ben bu kitabı hiçbir çocuğa okutmam.
Cadılar, kadınların bastırıldığı ve aile içinde ne kadar değer verilse de her zaman köle olarak görüldüğü eski dönemlerde bir şekilde bu
Başkaldıran Çılgın Yazar Valerie
Yazar Valerie, Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu'dan kısaca SCUM (Society of Cutting Up Men) olarak bahsediyor. Kitap kadın erkek farkları arasında sürekli radikal eleştirilerde bulunuyor. Şimdiye kadar hiçbir feminist yazarın ağzından bu kadar cesur eleştiriler duymamışsınızdır.
Yazar Valerie Solanas, 'Dans Edemeyeceksem Bu Benim
Okur Takip Önerileri
Bir ağacın tohumdan nasıl büyüdüğünü, toprağın altında ne mücadeleler verdiğini, kış uykusuna nasıl yattığını, dallarını ve yapraklarını nasıl beslediğini, nasıl meyve verdiğini ve sonra o meyveleri nasıl geliştirdiğini ağacın dilinden en öz haliyle dinliyorsunuz. Ağaçların toprağı ana olarak gördüklerini, ağaçların da oluşturdukları tohum ve de meyveleri nasıl çocukları gibi görüp topraktan öğrendikleri iç güdüyle yetiştirdiğini birinci ağızdan okuyorsunuz. Sadece çocuklar için değil yetişkinler için de okuması ve anlaması zevkli bir kitap. Yazar sayesinde doğanın büyüme ve büyütme sürecini bir şeftali ağacından dinlemek çok zevkliydi. Şeftalilerin sulu sulu olduğunu her satırda hayal ettim. Tabi kitabın sonu çok hüzünlü bitti. Son sayfasına kadar zevk alarak okuduğum bu incecik çocuk kitabı beni son sayfalarda çok üzdü. Hayatım boyunca çocuk-yaşlı çevreme hediye edeceğim bir kitap oldu artık benim için. Herkese tavsiye ederim.
Kitap inanılmaz sürükleyiciydi. Okuduğum distopik kitaplar arasında en iyisiydi diyebilirim. Stephen King yine akıcı bir dil ve gerilim yaratan tasvirleriyle her anı size yaşatıyor.
Kurduğu oyunla yine birçok kez sistem eleştirisinde bulunmuş ve insanlığın aç kalınca neler yapabileceğini, neleri göze alabileceğini, nasıl insanlıktan çıkabileceğini ve bunun sorumlusunun yine sistemin kendisi olduğunu bize hatırlatıyor. Özellikle son 5 sayfayı, ana karakterin yaşadığı her anı kitabı sıkı sıkı tutarak okudum! Herkese tavsiye ederim.
Şeytanı İnsanla Tanıştırın
Yeryüzüne inen bir şeytan düşünün! İnsanların arasında yaşayabilmek için kendine bir insan bedeni seçiyor, zengin bir işadamının bedenini. Ve insanların içine milyonlara sahip olarak karışıyor. İnsanların alışkanlıklarından ve duygularından bihaber olan şeytanın utanma, korku gibi duyguları yaşayarak öğrendiğini; insan dersinin içinde daralmadan
Özgürlüğün Zor Kararı
Savaştan ve silahlanmadan rahatsızlık duyup eşiyle birlikte "özgür" İsviçre'ye sığınan bir adamın, askerlik celbiyle karşılaştığı günleri anlatıyor kitap. Askere çağrıldığı kağıdı gördüğü andan itibaren ayakları onu korku ve devletin yarattığı sorumluluk duygusuyla sürekli göreve gitmeye zorluyor. Asker olmaktan ve bunun getirdiği ölüm korkusundan kaçarken aynı korku onu sürekli trene binip asker kıyafetleri giymeye zorluyor.
Sorumluluk ve zorunluluk kavramlarını; askerlikle ilişkili 'görev' kavramını eşi Paula ile birlikte sorgulayan Ferdinand, tren garına gidip gelerek ve askerden dönen gazileri görerek bir karar veriyor. Askere gidecek mi yoksa özgürlüğünde diretecek mi?
Asker olmak
Asker olmanın ne demek olduğunu; savaştan sağ kurtulmuş bir askerin kendi hayatına geri döndüğünde nasıl afalladığını; bir insanın savaşın, savaşmanın, silah tutmanın etkisinden nasıl çıkamadığını büyük bir ustalıkla anlatıyor yazar.
Oyun olarak yazılmış bu kitabı tek seferde okuyup bitirmenizi öneririm. Kitapta ilerledikçe insanların gaddarlığıyla yüz yüze geleceksiniz. Savaşın ve silahın askerlerin hayatını nasıl mahvettiğini okuyacaksınız. Devletin, askerlere gurur kaynağı bir deneyim vermenin yanında, onların hayatlarını nasıl önemsemediğini anlayacaksınız.
Bu kitabı bir de oyun olarak izleyebilirim umarım.
Evsiz İnsanların Hayatını Bu Kitapla İzlemek İster Misiniz?
Zengin yaşamını bir kenara itip evsiz insanların hayatının içine karışan bir adamı okuyoruz. İngiltere'nin elit mahallelerinden uzakta kalan ve insanların yanından dahi geçmeye korktuğu bu sefil mahalleye yazar, inşa ettiği ana karakter ile bir evsiz ve yoksul hayatını sadece merak ettiği için değil, onları anlamak istediği için yolculuğa çıkıyor. Ve orda yaşamaya başlıyor, tıpkı bir sefil gibi! Bu mahallede edindiği sefil arkadaşlarıyla pisliğin ve yokluğun içinde yaşamaya zorluyor kendini. Anlamak için!
Açlık ne demektir, bir devlet insanları nasıl aç bırakır ve onları elinin tersiyle nasıl iter onu okuyorsunuz. Açlık nedir, uyumak istemenize rağmen uyuyamamak nedir derinden yaşıyorsunuz. Evsiz insanları neden hep gündüzleri uyurken görürüz, bunun sebebini çok acı bir şekilde anlıyorsunuz. Yerdeki pisliğe bulanmış bir elma koçanı, yere atılmış tozlanmış bir erik çekirdeği aç bir insan için ne ifade eder içiniz acıyarak okuyorsunuz.
Ve yaşama karşı bakışınız birden değişiveriyor.
Bu kitabı okumamın üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin, o çarpıcı betimlemeler içime o kadar işledi ki, evsiz bir insan gördüğümde kendimi çok daha fazla kötü hissediyorum.
Özgürlüğün Kitabı
ENFES BİR KİTAP, EN-FES!!!
Halkın koltuğu terk etmesini istediği sömürücü, baskıcı bir devlet başkanı ve halkın ondan kurtulmak için tek fırsatı olan yaklaşan seçim. Fakat bu öyle bir seçimdir ki yazar, okuyucuya "plebisit"in ne demek olduğunu ve plebisit ile referandumun arasında ne gibi farklar olduğunu kitabın işleyişiyle birlikte anlatır.
Söz konusu seçimde ya Evet vardır ya da Hayır. Her şey Hayır'ın kazanmasına bağlıdır. Ama bu boyunduruk altına girmiş ve korkutulmuş, sindirilmiş halk nasıl Hayır demeye cesaret edecek ve oy pusulasına Hayır'ı basacaktır? Halk için tek çare şehrin en iyi reklamcısının özgün aklıdır. Birçok öğretmenin, düşünceleri yüzünden öğrencileri önünde okulda, sınıflarda tutuklanıp ortadan yok edildiği, baskı ve tehditlerin hakim olduğu Şili'de, bu reklamcı nasıl bir HAYIR propagandası hazırlamalıdır, nasıl bir Hayır sembolü seçmelidir ki halkın yüreğinden korkuyu silip atsın?
Antonia Skarmeta'nın sayılı kitaplarından olan Gökkuşağı Günleri kesinlikle bir özgürlük kitabıdır. Özgürlüğün nasıl kaybedildiğini ve en umutsuz durumlarda bile nasıl tekrar kazanılacağını adım adım işleyen bu coşkulu kitapta bir de günümüzü yansıtan bir söz bulacaksınız:
"Bir öğrencinin kafasına vuran jandarma, artık özgürlüğün vaktidir."
İnsanlar ve Hayvanlar
Bir köpek sevecen olabilir, hırçın olabilir; savaşçı ruhlu ya da korkak, sadık ya da başına buyruk, sinirli ya da uysal olabilir. Bir köpek konuşabilir, ağlayabilir, çaresizlikten üzüntüden bağırıp inleyebilir... PEKİ BİR KÖPEK IRKÇI OLABİLİR Mİ?
Kölelik, efendilik, sahip olma, itaat etme, insan ticareti, menfaat, acımasızlık, ayrımcılık ve zulüm, ölüm ve yaşam gibi kavramları en gerçekçi halleriyle bir köpeğin ağzından dinliyoruz. İnsanların çirkinliğini, zulümlerini, çıkarcı düşüncelerini, yalanlarını, sevme biçimlerini bir köpeğin zihninden dinliyor ve insanlığı bir film gibi izliyoruz bu kitapta.
Kitap, yaşamı boyunca birçok farklı sahibi olan köpek Jerry'i anlatıyor. Sahibi, efendisi her değiştiğinde yeni bir yaşama ayak basan köpek, bize her seferinde insanların bir başka yüzünü gösteriyor. Jerry aracılığıyla bir köpeğin insanları ne gözle gördüğünü, onları nasıl anladığını, bir köpeğin konuşmak yerine duygularını nasıl ifade etmeye çalıştığını etraflıca hayal edebiliyoruz. Ve en önemlisi insanların doğasını çözebilmiş bu köpeğin üzerinden, kendi doğamızı ve yaşamımızı daha iyi kavrıyoruz. Yazar insanlara hayatın ne olduğunu ve bizim onu nasıl yaşadığımızı, ne kötülükler yaptığımızı üçüncü bir gözden, Jerry'nin gözünden anlatıyor.
Mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Jack London'ın soluksuz okuyup bitirdiğim kitapları arasında yerini aldı.
100 temel eser arasında yer almayı fazlasıyla hak etmiş bir kitap. İnsanı çocukluğa ve çocukluğundaki düşlerine götürüyor. Okurken kendi çocukluğuma geri döndüm ve anılarımın içinde hissettim kendimi. Kitabı okurken, Winnie gibi küçücük oldum ve kalbim onunla birlikte çarpıp inat etti maceralara. Çocuk halimin yaşamdaki olayları nasıl basitçe düşündüğünü fark ettim ve aslında konu ne olursa olsun; öylesine basit, öylesine katıksız, masum bir temel düşüncenin nasıl da her şeyi açıkladığını kavradım. Çocukların, aslında her şeyin özünü kavradığını, büyüdükçe o özden uzaklaşıp yetişkin olduklarını anladım. Ne mutlu yaşamdaki o özü ve çocukluğunu kaybetmeyen yetişkinlere!
EĞER BİR MANİPÜLATÖRLE KARŞI KARŞIYAYSANIZ, KURTULMAK İÇİN MUTLAKA BU KİTAPTAN GÜÇ BULACAKSINIZ.
Kişinin kendini ilerde karşısına çıkabilecek çeşitli manipülatör ve ruh emicilerden koruması için ileri düzeyde farkındalık oluşturan bir kitap. Yazar bu farkındalığı, hayattan örnekler vererek, manipülasyona maruz kalmış mağdurlara söz vererek yapıyor. Çeşitli ilişki türlerini ele alarak ve onlara isim vererek okuyucuya hayatında daha önce böyle bir ilişki yaşayıp yaşamadığını ve/veya şuanki ilişkisinde bu tarz sakıncalı hareketler olup olmadığını, daha önce bir manipülatörle karşılaşıp karşılaşmadığını sorgulatıyor.
Yazar, İçinden çıkılması çok zor olan duygusal ilişkilerden; sıyrılmanın, kendini kurtarmanın oldukça zor olduğu manipülatörlerden kendimizi nasıl kurtarabileceğimizi ve koruyabileceğimizi de müthiş bir incelikle anlatmış.
Körlük kitabını pandemi sürecinde okuyor olmak insanı daha fazla etkiliyor. Zihnimde yaptığım betimlemeler hiç bu kadar etkileyici ve derin olmamıştı.
İçimizdeki Şeytan'ı okumayın
Kitabın tüm edebi özelliği, ve ağır ilerlemesine rağmen insanın elinden bırakmasına engel olabilen hatırı sayılır inatçı bölümlerini bir kenara alalım. Bu kitabı okumanızı tavsiye ETMİYORUM. Asla da etmem. Ben ömrümde böyle iç karartıcı ve insanın huzurunu kurutan bir roman konusu görmedim. Sabahattin Ali, okuyucuların içini öyle bir kemiriyor ki
Çerçialan
Öyle bir öykü kitabı ki insanın aklını tersine çeviriyor. Hiç beklemediğim başlangıçlar, bitişler ve hiç ama hiç beklemediğim özneler. Lunaparktaki adrenalin trenleri gibi zihniniz nadiren düz oluyor, geri kalanında tamamen ters ve çarpıcı!
Öyküler okuduğum en özgün öyküler. Okuduğum için şanslı hissediyorum kendimi.
