Madem ki bir yalan söylendiği vakit dünya yıkılmıyor; madem ki hakikatler gazaba gelerek her zerrenin içinden fışkırmıyor ve "yalan! yalan!" diye haykırmıyorlar; madem ki dünya dönerken namütenahi yalanlar da, namahdut hakikatler gibi varlığın coşkun akışına karışarak yuvarlanıp gidiyorlar; hatta bazı yalanlar(hikayeler), bazı hakikatlerden(tarihlerden) daha fazla muammer oluyorlar, madem ki bazı bir yalan bir hakikatten daha hakikidir ve madem ki vehimlerle hakikatler arasında ayırıcı bir çizgi çekmeye muktedir bir insan henüz dünyaya gelmemiştir; söyle Meliha, söyle.
Kin bir buhar gibi ruhun boruları içine yayılmalı, sizin tarafınızdan iyi sevk ve idare edilmeli ve faydalı mahsuller vermeli. Halbuki sizin kininiz, makinenin kazanını patlatıyor.
...bu gece, bu gecedir; buraya hiçbir şey için gelmedik ve hiçbir şey yapmak istemiyoruz, ve böyle niçinleri, içinleri bir tarafa bırakarak, namütenahi sebepsizliklerin hürriyeti içinde, rahat ve derin, yaşıyoruz.
Ruhunu yepyeni bir şuur kapladı. Hayatının bu yeni safhasını bir yeni esvap gibi giyiyor, mazisindeki hüviyetinden silkinerek çıkarken, sıyrılırken malihülya ile karışık bir sevinç duyuyor ve şahsiyetinin bu allak bullak oluşu ona sarhoşluk veriyordu.
Aşağıda, tüm yerden bitme makinelerin başında bir adam, aç gözlü dişliler tarafından paramparça olmamak için mücadele ederek karşı geliyordu onlara. Her biri sağ ayağında kalın demir halkalarla yere sabitlenmişti; halkalar günde sadece iki kez açılıyordu: Bir gün ortasında, bir de akşam. Makinelerin üzerlerinde bulunan dar deliklerden çıkan metal paraları kapmaya çalışıyorlardı. Eğer paraları zamanında toplamazlarsa son işlemlerin yapıldığı çarkların kaynar ağızlarına düşüyorlardı.
Fare kollarını kavuşturdu ve umursamaz bir havayla sakızını çiğnedi sonra bunun kedi sakızı olduğunu anlayarak aniden tükürdü. Satıcı yanılmıştı herhalde.
Kim Chernin'e göre, 1960'ların sonunda kadınlara dair iki zıt eğilim bir arada gelişti: Eskiden balık eti vücuda sahip olan Marilyn Monroe güzellik ikonuyken, standartlar değişip, kadın güzelliğinin sıfır beden olmaya indirgenmesiyle birlikte, anoreksiya genç kadınlar arasında yaygın bir hastalık haline geldi. Ama asıl ilginç olan, bu değişimin tam da feministlerin güçlendiği bir dönemde olmasıydı. Kadının toplumsal gücü ve görünürlüğü arttıkça, moda ve güzellik endüstrisi, onun artan gücünden korkuyormuşçasına, kadınları bedenlerini küçültmeye zorladı ve çocuksu görünümlü "zayıf" kadını yüceltti. Bu dönemin feministleri, kendilerine dayatılan bu güzellik standartını ve kadının pasif bir nesneye (güzel bir bedenin sahibi) indirgenmesini eleştirmek için güzellik yarışmalarını protesto ettiler. Feministler, bedenlerin ve ruhların dışsal sınırlamalardan kurtulup özgürleşmesini savunurken, kilo kontrolü dayanışma grupları (Weight Watchers) bedenleri kısıtlamaya ve duyguları kontrol altına almaya çabalıyordu. Kadının bedeniyle ne yapmasının daha doğru olduğuyla ilgili bu görüş ayrılığı, aslında sembolik açıdan politik bir karara işaret ediyordu. Hayatının istediği gibi gitmemesinin temel nedenini "BÜYÜK BEDEN" OLUŞUNA BAĞLAMASI TEŞVİK EDİLEN BİR KADIN, YAŞADIĞI UMUTSUZLUĞU VE DEPRESYONU KENDİ SUÇU OLARAK GÖRÜR. KENDİSİNE DAYATILAN TOPLUMSAL NORMLARLA MÜCADELE ETMEK YERİNE, BU NORMLARA YETERİNCE UYAMAYAN KENDİSİYLE MÜCADELE EDER. BEDENİNİ KABUL ETMESİ İÇİN KÜLTÜRÜ DEĞİŞTİRMEK YERİNE, KÜLTÜRE UYUMLU OLABİLMEK İÇİN BEDENİNİ DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIR.*
Sayfa 148 - Yordam Kitap, 2.Basım. *Kim Chernin (1994) The Obsession: Reflections on the Tyranny of Slenderness
Bir öğretmen olarak ilerde hayatlarına dokunacağım öğrencileri anlamak adına çocuk kitapları okumak bana çok faydalı geliyor. Bir çocuğun kalbi kimse görmeden nasıl kırılır, kimse tarafından fark edilmeyen, hayalet konumuna sokulan çocukların içinde neler olur bunları gizlice anlıyorsunuz. İyilik yapmanın nasıl bir şey olduğunu keşfeden bir grup çocuğun yaşadığı heyecan duygusunu tatmak, işbirliğini nasıl keşfettiklerini satırları okuyarak görmek çok keyifli.
İnsanın normal hayatta dikkat etmeyeceği şeyleri kitaplar aracılığıyla fark etmek, bir de bunu çocukları anlamak amacıyla yapıp küçük detayları görebilmek insana kendini şanslı hissettiriyor.
Yazar Sanne, anonim bir yardım kuruluşunu çocukların da yürütebileceğinden bahsederken, çocuklara da 'bakan' sıfatını kazandırıyor. Aynı zamanda Sanne, çocukları daha küçük yaştan itibaren sorumluluk sahibi bireyler olarak görmemiz gerektiğiyle ilgili mesaj vermiş bence ve bu mesajı Bayan Vis ile yerinde ve yüreklendirici yetişkin bir üslupla yapmış.
Çocuk Bakanlar fikri belki de imkansız ve olamayacak bir şey gibi gelmemeli kulağımıza:) Seçim dönemlerinde oy sandıklarını çocuklara emanet eden Küba, bunun güzel bir örneği. Dileyen araştırabilir.
Çözüm BakanlığıSanne Rooseboom · Can Çocuk Yayınları · 2020226 okunma