(SPOİLER VAR)
Orhan Kemal'le tanıştığım bu romanla haydi hep beraber kulak verelim adembabaların sesine. Adembabayı daha önce hiç duymamıştım okumaya başladığımda diyorum ne bu, sonradan anladım sefiller demek olduğunu. Kitap; giyecek, yiyecek hatta bir penceresi bile olmayan koğuşta kalan mahkumları anlatıyor. Daha doğrusu yaşatıyor. Kaptan Ali'nin unuttuğu buruş buruş anası ona yüz elli lira gönderince Kaptan'ın da cömertliği sayesinde koğuşun kaderi değişir. Bu değişim sürecinde "İnsan değil miyiz? Fırça da isteriz, karyola da, buzdolabı, radyo da!" diyerek ne kadar unutkan olduğumuzu gözler önüne seriyor. Elbette her insan iyi yaşayabilmeli en doğal hakkı yazar da bunu anlatıyor ama bana kendi boş isteklerimi de sorgulatan bir an yaşattı. Her türden insanla karşılaşabileceğiniz bir koğuş: yalaka, mert, nankör ve dolandırıcı. İnsanın en zayıf yeridir duygular, bu zeki dolandırıcı da Kaptan'ın duygularını dolandırıyor.
Kısacası kitap sizi alıyor o koğuşun içine bırakıyor. Ama dikkat sonunda donmayın sakın!