En başta Sara'nın bakış açısını okurken aşırı ön yargılıydım ama kitap kendi kurduğu ön yargıyı kendi muhteşem bir şekilde yıktı ziya gibi insanların sırf eğlence için hayatıyla oynanması ve Ziya'nın saraya saf temiz duygularıyla kitap akıp gidiyor.
Bir Kadın DüşmanıReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Yayınları · 19864,057 okunma
Sâra, yalvararak israr ediyordu. Razı oldum. Tâ yakın- dan gözlerinin içine baktım. Bu gözler, benim dünyada ilk defa yakından bakmaya cesaret ettiğim kadın gözleriydi.
Gözlerimi ondan ayırdığım vakit kalbimde bir an içinde doğmuş derin ve acı bir kanaatle:
Sen artık öldün çocuğum, dedim, onun gözlerinde büsbütün başka bir dünyaya baktın... Artık yaşayamazsın...
Dünyanın manzaralarını, sade, başkasından işitmekle öğrenmiş bir anadan doğma kör tasavvur et Necdet... Bu biçarenin gözlerini en güzel bir yaz gününün manzarasına karşı dünyaya aç ve üç beş saniye sonra kapa...
Başının içinde bu hayalle onun yaşayabilmesini nasıl ümit edersin?
Dünyanın bütün tasavvur edilecek felaketlerini gözümün önünden geçirdim: Hepsi için bir ilaç, bir çare ümit edilebilirdi. Fakat ya bu çirkin çehre ile seversem halim ne olurdu?
Muhatabım cevap verdi:
Siz yalnızlığın hakiki manasını bilmiyorsunuz... İnsan, yalnızlığı hariçte değil, kendi içinde aramalı.
Sözlerinin manasını kavrayamadığımı gördü. Basto- nuyla kendi etrafında bir daire çizdi.
Bakınız, dedi; bu çizgi bir timsaldir. Aramızda pek az mesafe var. Birbirimize bakıyoruz, ben söylüyorum, siz dinliyorsunuz... Fakat bu çizgi bizi ayırıyor... Siz, bana uzak yıldızlardan daha uzaksınız... İşte hakiki yalnızlık bu- dur.
Yalnız kalmanın bin şekli var: İnsan, boş bir evde, se- vilmiş bir kadının yanında yalnızlıktan bunalabilir. Kaybe- dilmiş bir sevgilinin bıraktığı derin boşluğu bilen insanı sükût, gürültüden daha fazla mustarip etmez. Iyi düşünür- sen, hayatta tek başına yahut bir arkadaşla beraber olarak yürüyen insan, ölen, yani ilaçsız bir yalnızlığa mahkûm olan insandan farklı mıdır?"
Ferhan
Erzurum'da nihayet üç dört ay kalacaksı-
nız... Fazla değil ki... Sâra- (Gülerek) Beş dakika da çok az zaman değil mi? Fakat mesela bir balığa, "Lütfen beş dakika denizden çıkınız da kumsalda oturalım... Sonra, yine dönersiniz!" diyebilir misin?... İstanbul'da ben, denizde balık gibi- yim... Dışarıda yaşayamam... Sonra, başka bir tehlike de vardı: Ya paşa babam, "Hazır gelmişken bu kışı da burada geçiriverin... Zaten havalar da bozuyor!" deseydi ne ya- pardım? Yollar karla kapanıyor, dağları duman bürüyor, babam selamlıkta yaverleriyle tavla oynarken biz annem- le, basık tavanlı, karanlık bir odada kurt, çakal seslerini dinliyoruz... Fazla olarak bu saatlerde İstanbul'un çılgın- ca eğlendiğini düşünüyorum... Allah yazdıysa bozsun.... Insan, bir kere dünyaya geliyor... Öldükten sonra mezara girmeyi anlarım, fakat yaşarken, hem de benim gibi yaşarken