Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rhododendron

Rhododendron
@_Rhododendron_
Okuyorum, okutuyorum; öğreniyorum, öğretiyorum. Kimseye gülmüyorum, kimseye ağlamıyorum, kimseyi lanetlemiyorum. Herkesi ve her şeyi anlamaya çalışıyorum.
5 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
Klasikleri Yeniden Okumak 2: "Uğultulu Tepeler" Emily Bronte
İnsanların bir kısmı bu kitapta gerçek aşkı ve tutkuyu gördüklerini, yarım günde okuyup bitirdiklerini iddia ediyorlar: tüylerim diken diken oluyor. Okuduğum en kasvetli kitaplardan biri. İlk okuduğumda da beni germişti, yine iliklerime kadar gerilerek ve ruhumdaki tüm neşeyi ve huzuru kaybederek okudum. Bana göre, kitaptaki tüm karakterlerin ruhu hastalık ve ıstırap dolu. Birbirleri ile ilişkileri anlamsız, dengesiz ve kin dolu. Aylarca elimde süründü, inat ettim de bitirdim. Başladığım kitabı bitirmek zorunda hissetmek gibi bir obsesif bozukluğum olmasaydı, birinci bölümden sonrasını bile okuyamazdım. Aşkları nefrete dönüşen ve "sevdiklerini" "nefret edilesi" insanlara dönüştüren, tuhaf bir gurur anlayışları olan karanlık karakterlerle dolu bir kitaptı benim okuduğum. Bir satırından dahi keyif alamadım. Literatürde İngiliz edebiyatının en güzel örneklerinden biri olarak betimlenen bu romanın benim üzerimde sanayi devri İngiltere'si gibi karanlık, isli puslu ve insanı tüketen bir etkisi oldu. Anlatımın gücü ve karakterlerin derinliği açısından muhakkak ki en iyi örneklerden biri ama yine de bunlar benim için kitabı güzelleştirmeye yetmedi. Bittiği için çok mutluyum. Bir süre Bronte okumaya cesaret edemeyeceğimi düşünüyorum.
Reklam
Klasikleri Yeniden Okumak 1: Gustave Flaubert Madam Bovary
Flaubert, bu zavallı burjuva kadınının dramının arkasında bize burjuva sınıfının bin bir türlü kötü yüzünü anlatıyor. Toplumsal sınıf analizleri ile ilgilenenler, kitapta, döneme ve karakterlere ilişkin muazzam betimlemeler bulabilirler: doya doya okuyacakları, detaylarda boğulabilecekleri 390 sayfalık bir klasik. Hatta buraya bir link bırakacağım: dergipark.org.tr/tr/download/art... Burada kitap incelemesi ile ilgili akademik bir kaynak bulabilirsiniz. Bu kitapta tam üç adet Madam Bovary var, tabii ki bir tanesi ana karakter. Üç Madam da birbirinden korkunç kaderlere sahip. Tabii ki en sonuncusu, en korkuncu: Kendi başını yemek deyimini dolu dolu yaşayan bir kadın Emma Bovary. "Emma, bahtiyarlık, ihtiras, kendinden geçme gibi sözlerin, kitaplarda okuyup pek güzel bulduğu bu kelimelerin hayatta acaba neyin, hangi halin adı olduğunu düşünüp duruyordu." Emma bunların ne demek olduğunu ölmeden önce anlamıştır diye düşünüyorum. İflah olmaz bir romantiğimdir ama Madam Bovary’nın aşk ve romantizm düşkünlüğü beni gerdi. Kitabı yeni bitirdim, ana karakterlerden biri Charles Bovary, son sayfaları hep bu adama üzülerek okudum. Aslına bakarsanız Charles ‘odun’ gibi bir adam ama yine de hak etmediği bir sonla yüzleştiğini düşünüyorum. Hak etmedikleri davranışlarla ve sonuçlarla karşılaşan insanlara karşı zaafım var, bu yüzden Charles için üzülerek kapattım kitabı. Okuyun derim: kitap karakterlerinin çok çok benzerlerini eminim kendi yaşantınızda da göreceksiniz.
Virginia Woolf, Kendine Ait Bir Oda, s.119
"Önemli olan yazmak istediğinizi yazmanızdır; çağlar boyunca mı birkaç saatliğine mi önemi olacağını kimse bilemez. Ama elinde gümüş bir kupa tutan bir okul müdürüne ya da kolunun altında ölçü çubuğuyla bir profesöre saygıdan dolayı hayalinizin başından bir tel saç, renginden bir ton feda etmek, en iğrenç ihanettir, bununla kıyaslandığında, servetin ve iffetin feda edilmesi –ki bir zamanlar insanın başına gelebilecek en büyük felaket denirdi buna– pire ısırığı kadar kalır." Kitabın sonlarına doğru yer alan bu cümleler pek çok duyguyu, anıyı ve düşünceyi harekete geçirdi bende. Feda ettiklerim ve etmeye devam ettiklerim bir yanda dursun. Hala onlara üzülürken, bu feda edişleri durduramadığım için kendime ihanet etmeye devam edişimi fark edişim üzdü beni. "Giden zamanı geri çeviremeyeceğini" ve"artık savaşamayacağını" bilen Virginia Woolf gibi hissediyorum.