Ne zaman kendimizden ödün versek, ne zaman birisine sonsuz güvensek, ne zaman ayaklarımız yerden kesilse daha sert düşmedik mi her defasında? O zaman ne gereği var ki yalnızca sevgi vermenin, hissettirmenin. Ne gereği var her seferinde kırılacaksa güvenmenin. O mutlu olsun, O gülsün, Onun canı yanmasın, modeli bozulmasın diye diye kaybetmedik mi hepimiz. Peki bizim canımızın acısı, kalbimizin kırığı kimin umrunda? Aslında bakarsanız kimsenin umrunda değil. Birileri her şeyi yoluna koyuyor, hayatına bakıyor. Hepsi kendi kuruntumuz. Çünkü sevgi, emek, fedakarlık olduğu sürece anlam kazanıyor. Bizim sevgimiz gibi dualarımız, iyi niyetlerimiz de kimsenin umrunda değil. Yani saplanıp kalmamak lazım bazen. En güzel şarkılar gibi en derin sevgiler de biter, en güvenilir insanlar da gider. Birileri bi yolunu buluyorsa bizim de bulmamız gerek. Çünkü hayat işkence ederken hiç eğlenceli değil. Huzurla uyumak, mutlu uyanmak için umrunda olmadığın kişiler kişilere uğruna yaşamayı bırak. Çünkü seninle yaşarken mutlu olacak kişiyi farketmenin başka bir yolu yok...