Senin önünde kurulan arkadaşlıkları, bir yabancı olarak katıldığın,daha önceden kurulmuş arkadaşlıklara yeğliyordun:Yeni arkadaşlıkların kuruluşuna,gelişmesine tanık oluyordun sonuçta;kişiler arasında nasıl özel bağlar oluşacağını kestiremesen de,başlangıç noktanız aynı olduğu için,gelecekte olup bitecekler açısından eşit olduğunuzu bilirdin. O akşamüstü,arkadaşlarımın ortak geçmişinin seni her zaman dışlayacağını anlamıştın. Bir kenarda kalmaktansa,bir çevreye yaklaşmamayı yeğliyordun.
“Ateşkes antlaşmasının koşullarını öğrendiği anda direniş planları yapmaya başlayan tek komutan Mustafa Kemal değildi ama o en etkilisi olduğunu kanıtlayacaktı.”
“ve elleri yırtıcı kuş pençeleri gibi sarılmış mekanizmalara,
ve kendilerine teslim olmayan
bir tek yeşil fidan
ve hayat gibi umutlu bir tek insan bırakmamak için
geliyorlar tanklarının arkasında iki büklüm.”
Aşkın nasıl yakıcı,nasıl vazgeçilmez,insanı mutluluktan çıldırtan bir duygu olduğunu bilmez değilim. Ama aşk kışın açan bir güneşe benzer ya da yazın sıcağına ansızın dökülüveren tatlı sağanağa. Ne kadar delice bir güzelliğe,yaşamı soluk soluğa yaşatan bir tutkuya sahip olsa da geçicidir. Nasıl ki kışın açan güneşin ömrü kısacıksa, nasıl ki yazın yağan sağanak toprağı bile doğru dürüst ıslatmadan kesiliverirse aşkta birden bire bitirir.
Sevginin şiddeti, pişmanlıkların ve yalnızlığın yarattığı karanlık; dipsiz odalara aldanmadan,yalnızca bir nedene bakılarak değerlendirildiğinde daima yanlış değerlendirilir.