Zurnalarbenimiçinçalıyor

Zurnalarbenimiçinçalıyor
@_nnn_
29 September 2006
52 reader point
Joined on September 2020
İnsanlığın sorunu kötülük değil Nevzat Bey , bayağılık. Yeryüzü iğrenç bir gezegene dönüştü. Biliyorum, bu fikrime katılmıyorsunuz. Sizin için en önemli sorun kötülük, benim içinse nobranlık, cehalet, sıradanlık. .. Çünkü zaten kötüyüz, çünkü zaten kötülükten kurtulmamız mümkün değil, doğamızda var bu
Reklam
İşte bu yüzden seviyordum bu çocuğu , kötülük karşısında şaşkınlığını hala koruyabildiğ i için. Kötülüğe hiçbir zaman alışamadığı için.
Çok empati kuruyorsunuz Başkomserim,' dedi samimi bir tavırla. 'Ne dünya bu kadar hassasiyeti kaldırır, ne insanlar bu kadar inceliği ... Hakikat çok daha basittir, çok daha acımasız

Reader Follow Recommendations

See All
Deniz bize bakıyor, biz denize. Arada bir değişiklik olsun diye Kız Kulesi'ne de bakıyoruz tabii. Ama hepsi o. Tamam güzel olmasına güzel de insan gene de bıkıyor be Komise­rim ... Hem hayal kurmak için birazcık da mazot lazım.
Kalp krizi mi geçirecektim ne? Yok, sadece hayatın farkına vanyordum bir kez daha. Hepsi buydu. Eskiden de çok iyimser bir adam değildim ama hiç değilse mücadele edebilecek bir kararlılığa sahiptim. İnancım olmasa bile inadım vardı. Ölmeyi beceremiyorsam, küçük de olsa anlam l ı işler yapmalıyım diyebiliyordum. Galiba o duy­guyu yitirmeye başlamıştım. İçimdeki umut ağır ağır ölüyor­du. İşin kötüsü bana ayakta kalma, direnme gücünü kazandı­ran insanları da yitiriyordum.
Reklam
Dört duvann dördüne de sarı yaldızlı, ahşap çerçeveler asıımıştı ama içlerinde ne bir resim vardı, ne de fotoğraf. Sa­dece bembeyaz kartonlar. Ne sevinç, ne acı, ne de üzüntü; hiç yaşanmamış, belki de hiç yaşanmayacak anları simgeleyen bembeyaz kartonlar.
Peki, bütün o insanların bir araya gelmesi için, ihtiyaç duyulan tek düşman kim miydi? Ne önemi vardı ki! Kimin umurundaydı! Hem savaşlarda, düşmanın adı olmazdı! Düşman, düşman olarak bilinirdi! Çünkü bir adı olduğu fark edilince bir insan olduğu da hatırlanabilir ve savaş artık o kadar da soğukkanlı geçmeyebilirdi! Tarih, savaştığı insanların, örgütlerin, ülkelerin adlarını bilmeyen askerlerle doluydu! Sonuç olarak, tek düşmanın adının hiçbir önemi yoktu
Ahenk içinde kan dökmek, bir toplumu toplum yapan her şeydi. Hatta bir toplumun ne denli ileri ve huzur içinde olduğunun kanıtıydı.Bu yüzden, günümüzde, gelişmiş devletler, düşmanlarını uzun zaman önce teke indirebilmiş olanlardı. Böylece o tek düşmanın karşısında iç hesaplaşmalarına son verip birlik olabilmişlerdi. Hatta zaman içinde sömürmeyi alışkanlık haline getirdikleri coğrafyaların benzer bir aşamaya geçememesi için de ellerinden geleni yapmışlardı. O coğrafyaları, daima, herkesin herkesle savaştığı bir halde tutarak zayıf bırakmışlardı.
İnsanların bankalara yatırdıkları yüklü miktarlardaki paralar için sorguya çekilmediği bir ülke ve zamanda yaşadığım için kendimi iyi hissediyordum. O güne kadar, ülke ekonomisinde, kara para dışında kirli paraya da yer açmak için elinden geleni yapmış, gelmiş geçmiş bütün politikacılara, sessizce teşekkürlerimi sunuyordum.
Öyle bir lider olmalıydı ki, hiçbir krizde halkına dönüp de "Bütün bunlar, sizin suçunuz!" dememeliydi. Kendisine yatırılmış bütün iradeyi alıp sonuna kadar harcamalı ve kendi iradesini de, ona asla hesap sormayacak olan bir tanrıya devretmeliydi. Böylece, o ülkede işlenmiş bütün suçların sorumluluğunu, bir sanayi atığı gibi uzaya gönderebilmeliydi
Reklam
Sahip olduğu her şeyi halkı için vermeye hazır olan bir üniversite öğrencisini, ülkesinden kaçmasına neden olacak kadar çaresiz bırakma suçundan cezalandırılan insanları izledim. Rastin'le arkadaşları hapislere girip canlarını verirken, gündelik hayatlarını sürdürme ve olan biteni görmeyip duymama suçlarından cezalandırılan insanları izledim.
Kahramanlara, görevlerini, halk değil, kendileri verirdi. Dolayısıyla kahramanların halktan hesap sorma hakkı yoktu. Kahramanlar, cesur ve aptal insanlardı. Halksa korkak ve kurnazdı. Anlaşmaları mümkün değildi.
Gerçekten de, bir demokrasideydik artık! Lider yalanlar söyleyerek yönettiğini sanıyor, halk uyduğu bütün kanunların kendi iyiliği için konduğuna inanıyor, ülkedeki tek yayın organı olan radyonun spikeri de her şeyi görüyor, ancak deli taklidi yapıyordu!
Hatta, bir kafes olduğunu fark edemedikleri kafeslerinin sınırlarına o kadar âşıklardı ki bu kırmızı çuzgileri korumak için ölür, dirilir, sonra da yeniden ölebilirlerdi. Vatandaşlık bağıyla kendilerini boyunlarından demirlerine astıkları o kafesi korumak, bir onur meselesiydi. Belki de haklılardı. Ne de olsa, insanoğlunun onur meselesi haline getirebileceği pek bir şeyi de kalmamıştı.
247 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.