"Kur'ân'da kendisine "kıyamete kadar kimseye verilmeyecek olan hükümranlık" bahşedildiği belirtilen Hz. Süleyman'ın mülkünün sınırları, bugünkü Filistin topraklarıydı. Hatta tam sınırı çizersek, iktidarının odak noktası Kudüs ve çevresiydi de diyebiliriz.
Bu hakikatin bize işaret ettiği birinci incelik şudur: Gücün ve hükümranlığın boyutları, coğrafi büyüklükle veya hükmedilen toprakların yüzölçümüyle ilgili değildir. "Doğru yer" elde olduktan sonra, yüzölçümünün büyüklüğü önemsizleşir.
Hz. Süleyman örneğinden hareketle, odaklanmamız gereken diğer hikmet de şudur: Kudüs'ü elde tutmak, gücün doruğuna erişmektir. Kıyamete kadar geçerli bir kural olarak, Kudüs'e sahip olanlar siyasi, askerî ve ekonomik anlamda da kuralları koymaya hak kazanırlar."
Bismillahirrahmanirrahim;
Yazar ortadoğuyunun iç dinamiklerinden, müslümanların güçlü yanlarından ve zaaflarından, düşmanların bu zaafları nasıl kullandığından ve onların da zaaflarından çok akıcı sade açık bir dille bahsetmiş. Aklımdaki bazı şeylerin bu kitapla yerine oturduğunu düşünüyorum. Okunmasını da öneriyorum çünkü üzerinde bu kadar konuşulan bu değerli topraklarla ilgili müslümanlar olarak gerekli ilmi derinliğe ve bilince vakıf olmalıyız.
Kitapta; Rabbimizin bizlere ortadoğuyu hedef olarak göstermiş olması ve ortadoğuyu (en önemlisi Kudüs'ü) elinde tutanların dünyanın da hakimi olduğuna dair yazdıkları çok çarpıcıydı. Hz. Süleyman'dan, Yavuz Sultan Selim'den ve günümüzden verdiği örneklerle desteklemesi de harika olmuş. Çevreme bunları uzun uzun anlatacağım bunları bilmek gerçekten güzel. Yazarın okuduğum 2. kitabı ve 2'sinde de en çok sevdiğim şey olayların sebebine yönelik çıkarımlarda bulunup sorunun köküne inmesi ve burdan hareketle neler yapabiliriz şeklinde kafamda gerçekten bir şeylerin oturması. Ayrıca tarihten manidar örnekler vererek, ayet ve hadisleri de kaynak olarak kullanması çok değerli. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edebiliyoruz böylece. “Müminin ferasetinden korkun!. Çünkü o Allah'ın nuruyla bakar.” (Tirmizi)