Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.29
b ü ş r a
b ü ş r a
@abunchofhappines
208 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
yazardan okuduğum ilk kitap, konusu gereği biraz endişe duysam da severek okudum. normalde gerilim ve aksiyonu barındıran kitaplar çok yavaş ve ağır ilerler. bu düşünceyle kitaba başladım ama yazarın dili oldukça akıcı ve sürükleyici olduğu için bir çırpıda bitirebildim. güzel bir kitaptı, uzun zamandır bu tarz kitap okumamıştım özlemişim. kitabı okurken şaşırdığım bir kaç yer oldu, mesela katil hiç beklemediğim kişi çıktı ve ben bir yere bağlayarak başka biriyle bağlantı kurmaya çalıştım ama düşündüğüm şeyler hiç olmadı sonra yine beni üzen bir olay yaşandı ki hiç beklemiyordum devam kitabını merakla bekliyorum çünkü son sayfa işlenen cinayetlere ayrı bir kapı açtı. umuyorum ki ikinci kitap çabucak gelir
İçimi sıcacık yapan, okurken yine arkadaşlıklarına özendiğim bir kitaptı. Okurken yeri geldi Sinan, Safa ve Cihat üçlüsüne çok kızdım, özellikle Cihat gönlü yaralı bir kuş olmasına rağmen ona karşı merhamet beslesem de, bu sinirli olmama engel olamadı. Yine de okurken çok eğlendim
Yazarın kalemine hayranım, önceden okumuş olduğum kitapları da var. Hem akıcı hemde okurken sizi eğlendirip kafanızı dağıtmanızı sağlıyor, bu tarz kitapları sever biri olarak gençlik, müzik ve sonsuz düşler kitabını çok sevdim.
ay günlükleri serisini çok seviyorum, en sevdiğim serilerden biri. şu aralar ilgimi çeken kitap olmadığı için seriye tekrar başlamak istedim. iyi ki de başlamışım, karakterlerin hepsini çok özlemişim kitabı bir çırpıda okudum ve soluğu ikinci kitapta aldım. hiç okumamış gibi heyecanla okuyorum, unutmuşum iyi denk geldi
Okur Takip Önerileri
Senenin başında olmamıza rağmen benim için bu senenin en iyi kitapları arasına girecek olan Erdem Yılı hakkında ne söylesem bilemiyorum. Öncelikle uzun zamandır beni ağlatan bir kitap okumamıştım onu söyleyeyim, okurken istemsiz sinir krizleri geçirdim, devam ediyorum ama aklımı beni kahreden yerde bırakarak devam ediyorum kitabı okuyanlar hangi kısımdan bahsettiğimi anlamışlardır, yazara burada baya sövdüm böyle olmamalıydı...
Kitabın konusu güzeldi sizin için aşağı yazacağım, okuduğum bir kaç yorumda kitapta eksiklikler olduğundan bahsetmişlerdi bu konuda bende aynı şekilde düşünüyorum. Bir kaç eksiklik vardı ama bu eksiklikler kitabın güzelliğine gölge düşüremedi bence, yorumu yazarken bile yaşanan olaylar hala gözümün önüne geliyor
Çok severek okudum mutlaka okumanızı öneririm, pişman olmayacaksınız
Yazarın Karındeşen Jack serisini çok severek okumuştum, henüz son iki kitabı okumamış olsam da seriyi çok seviyorum
Kötülerin Krallığı'nı çok kısa sürede severek okudum, kitap oldukça akıcı ilerledi. Konusu da güzel olduğundan elimden bırakamadım, kitaptan tek zorum çok fazla yabancı terim ve karışık isimler vardı. Onun dışında Öfke Bey'e (Öfke Bey?) bende düşenler kulübündenim, biraz duygularını dışa vuramasa da eminim ikinci kitapta bu sorun ortadan kalkar.
Devam kitabını merakla bekliyorum.
Betül Güçlü'nün kalemine giderek aşık oluyorum, kitapları öyle güzel ki ister istemez bitirdiğinizde hayaller alemine dalıyorsunuz hatta bu hayal alemine okurken çoktan giriş yapıyorsunuz ama kitap bittiğinde acı gerçek yüzünüze vuruyor; hayaller ve hayatlar...
Kitap hakkında çok fazla yorum yapmak istemiyorum en iyisi siz alın okuyun, ben zaten sevdiğim kitapları anlatmakta her zaman zorluk çekiyorum bu huyumu bir türlü yenemedim.
Şöyle içinizi ısıtacak sizi imkansiz hayallerin peşine sürükleyecek ama bir o kadar da mutluluk hormonlarınızı tavan yaptıracak bir kitap arıyorsanız buyrunuz; Küçük Mucizeler tam size göre.
İkinci kitabı ilk kitaba kıyasla daha çok sevdim. Hem akıcıydı hemde her sayfayı dolu dolu yaşayarak okudum, Vasya'nın kendi hayatı için çabalaması ve aldığı kararların üzerinde sağlam bir şekilde durabilmesi beni kendisine bir kez daha hayran bıraktı. Güçlü kadın karakterleri okumayı hepimiz çok seviyoruz, Vasya da onlardan biri.
Birinci kitabın sonunda güzel atı Solovey ile birlikte yeni bir maceraya çıkmaya karar veriyor Vasya, çıktığı bu yolda bir çok yalan söylemek zorunda kalıyor ve başına gelmeyen kalmıyor. Her defasında kış iblisi Morozko sayesinde hayatı kurtuluyor, en ufak bir şeyde başı belaya girse anında Morozko'yu yanında buluyor. Bu kısımları tam olarak böyle okudum favori çiftimi ikinci kitapta daha çok gördüm çok mutluyum. Dediğim gibi ikinci kitap benim için bir tık daha iyiydi, final sahnesinden sonra üçüncü kitabı bekler oldum. Çünkü aklım orada kalmış olabilir
Bu sene okuduğum en iyi kitaplar arasına girdi Gece Yarısı Kütüphanesi. Hakkında çok fazla güzel yorumlar gördüm, bu yorumlar sayesinde kitap hakkında hiç endişem yoktu. Normalde herkesin okuyup sevdiği bir kitabı sevmem nadir olur, bu yüzden alıp sonradan pişman olduğum çok kitap var fakat bu kitap öyle olmadı. Tam anlamıyla bayıldım!
Nora Seed'in hayatı hiç bir şekilde istediği gibi gitmiyor. Sevdiği kedisi öldü, işinden kovuldu, ailesiyle bağlantısı kopuk, hayatından hiç zevk almıyor. Bir gün intiharın eşiğindeyken kendisini zamanın hiç akmadığı gece yarısı kütüphanesinde buluyor. Burada farklı evrenler de yaşadığı sonsuz hayatlar var, her kitabın ardında pişman olup yapmadığı veya aklına bile gelmeyecek bir sürü yaşamı mevcut. Ona verilen bu şans sayesinde Nora, aslında ne istediğini ve kim olduğunu bulmaya çalışıyor.
Kitabı okurken altını çizmediğim tek bir cümle yok, o kadar güzel ve anlamlı bir kitap ki beğenenleri şimdi daha iyi anlıyorum. Hepimizin yaşamında mutlaka mutsuz olup acaba şöyle olsa nasıl olurdu dediğimiz anlar var en çokta yapmak istediklerimizi yapamayıp pişman olduğumuz anlar...Bunlar için size bir çözüm öneremem çünkü aynı şeyleri bende yaşıyorum, kitabın son sayfasında geçen şu cümle 'hayatı anlamak zorunda değilsin, yaşaman yeterli' hepimiz için önemli bir prensip haline gelsin. Gece Yarısı Kütüphanesi herkesin kitaplığın da bulunması gereken bir kitap bence, mutlaka okumanızı öneririm.
Polisiye roman okumaya Sherlock ile başladım, çok öncelerden kitap okumaya başladığım ilk zamanlar gözüm Sherlock'dan başkasını görmezdi. Devamlı alırdım, zaman geçtikçe okuma tarzım değiştiği için polisiye türünü geri plana attım fakat Cehennem Çiçekleri bu türü ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha fark etmemi sağladı.
Başkomiser Teresa Battaglia altmışlarının ortasında bir dedektiftir. Yıllar boyunca verdiği mücadeleler sonunda ekibindeki herkesin saygısını kazanmıştır, bir gün ekibe yeni katılan genç dedektife güvenip güvenmeyeceği endişesi ve hastalığının onu her an yarıda bırakma ihtimaliyle karşı karşıyadır.
Aynı zamanda yaşadıkları yerde bir olay patlak vermeye başlar, kim olduğu belli olmayan katil kurbanlarını vahşice katlederek ortalık yerde bırakmaya başlar. Her geçen gün kurbanların artmasıyla Teresa'nın katili bulmaz arzusu giderek artmaktadır.
Ben çok severek okudum. Gerçekten çok güzeldi, kitap değil sanki film izler gibi ilerledi sayfalar. Genelde yorum yazarken size hep son sayfaların bana verdiği heyecandan bahsediyorum farkındayım ve yine bahsedeceğim çünkü son sayfaları heyecanla okudum. Çok iyiydi.
Yazarın diğer kitabını da en yakın zamanda okuyacağım.
Yazarın Tom Sawyer'in Maceraları kitabını okumuştum çok önceden. Kalın olmasına rağmen kitap baya akıcı ve güzeldi, geçen kitapçı da Huckleberry Finn'in Maceraları'na rastladım ve hemen aldım. İyi ki almışım, kitap beni çok etkiledi Öncelikle şunu belirteyim Tom Sawyer'den daha çok sevdim kitabı. Huck'un yaşadıkları babasıyla olan geçim sorunu ve küçük yaşına rağmen yaptıkları beni çok etkiledi. Asıl etkileyen şey ise Jim adında zenci bir kölenin mağdur kaldığı şeyler.
Kitapta geçtiği yıla hitaben insanlar zenci kölelere sahip. Parayla satın alınan ve özgürlükleri kısıtlı olan kölelerden biri de Jim'di fakat Jim aralarında en şanslı olandı bence.
Jim'i çok sevdim. Merhameti, saflığı, insanlara karşı olan hele ki çocuklara karşı olan yaklaşımı çok güzeldi. Huck ile aralarında olan dostluk beni derinden etkiledi, beraber çok şey yaşamak zorunda kaldılar. Her defasında şansları yaver gitti ve bir şekilde yokuş yukarı çıkabildiler.
Mark Twain'ın kalemine bir kez daha hayran kaldım, mutlaka diğer kitaplarına da bakacağım.
Yazarla tanışmadıysanız bu kitabı gönül rahatlığıyla önerebilirim
Baş karakterimiz İnci, çok ünlü ve sevilen bir yazar, yazarlık kariyerinin en durgun döneminde ev arkadaşının ona verdiği defterle birlikte hayatı tamamıyla değişiyor. Özellikle bu kısımdan sonrası beni çok etkiledi, İnci'nin defterde yazan hikayeyi tamamlamaya başlamak istemesiyle beraber kitabın yazarı bir anda günümüze geliyor. Yağmurlu bir günde Behçet kendisini İnci'nin hikayeyi yazdığı kafenin önünde buluyor.
Kitabı severek okudum, konusu çok iyi. Her sayfa da ne oldu ne olacak diye diye ilerledim ve son sayfalarda yaşadığım şokun etkisi hala üstümde. Çünkü hiç tahmin etmediğim şeyler oldu, kısaca ters köşe yaşadım.
İkinci kitabı heyecanla bekliyorum, umarım çok beklemeden en yakın sürede okuruz.
Şu yaşıma kadar okuduğum kitaplardan beni eğlendiren kitaplar çok nadir oldu. En son ne zaman bir kitabı okurken bu kadar çok güldüm hatırlamıyorum. Geçenlerde Elif İşleyen'in yeni kitabı Devekuşu Oteli elime ulaştı ve hemen okumaya başladım hayatımda yaptığım en iyi ani kararlardan biri oldu diyebilirim
Konusu kısaca Devekuşu Oteli'nde bir cinayet işleniyor, katili bulmak için yirmi dört yıllık uzman komiser Serim Düğüm otele teşrif ediyor ve asıl curcuna o zaman başlıyor.
Okuduğunuz süre boyunca katili mi arıyoruz yoksa bir komedi filminin içerisinde miyiz diye düşünmeden edemiyorsunuz. Baş karakterimiz İpek'in Serim Düğüm'e yardım etme çabaları, bir yandan oteldeki çalışanları gözetlemesi ve evcil hayvanı Kırçıl ile olan kısımlarını okumak çok eğlenceliydi. Kitabın akıcı olmasını ve olayların gidişatını çok sevdim, dediğim gibi film izler gibi okuyorsunuz ve bir anda kendinizi kitabın içerisinde katili ararken buluyorsunuz. Ben çok severek okudum, kesinlikle şans verilmesi gereken bir kitap
Mahir Karaman, mezun olduktan sonra büyük bir boşluğa düşen ve ne istediğine karar veremeyen bir karakter. Kendi düşünceleri içinde kaybolmayı mesken edinmiş, bir çıkar yolu arayan biri. Bu süreçte ablasının ısrarı üzerine görücü usulüyle bir kaç kişiyle görüşmeye başlıyor ve okul yıllarından tanıdığı Zeynep ile karşılaşıyor.
Yıllar geçmesine rağmen Zeynep'in Mahir'e olan aşkı hiç dinmedi, geçmişte yaşadıkları tatsızlıktan sonra Mahir kendisini affettirmek için her yolu deniyor. Sanırım en çok hoşuma giden mektup yazması oldu, hepsi çok içtenlikle yazılmıştı ve ilk mektup ile son mektup arasındaki değişimleri (Mahir'in değişimi) okumak güzeldi. Yazarın daha önce yayınladığı kitapları da büyük bir sevgiyle okumuştum, kaleminin güzelliğini biliyordum. Bu kitapta da şaşırmadım, oldukça akıcı ve sizi içine çeken bir kitap. Ben keyif alarak okudum, gönül rahatlığıyla önerebilirim.
Bir telefon şakası hayatınızı ne kadar değiştirebilir?
Böyle bir soruyla karşı karşıya kalsam hiç bir şekilde değiştirmez derdim ama kitabı okuduktan sonra fikrim değişti. Serce'nin hayatı bir telefon şakasıyla farklı bir rota oluşturdu, gündüz iş geceleri kedileriyle birlikte Muhteşem Yüzyıl izleyerek geçirdiği günlerine bir de Ceyhun düşüncesi eklenerek karman çorman oldu. Bazı yerlerde Serce'ye kendimi çok benzettim, ufak tefek ortak noktamız olması beni mutlu etti. Okuduğum kitaplarda karakterlerde benden bir parça bulunca çok seviniyorum, sizde öyle misiniz?
Tekrar kitaba dönecek olursam Ceyhun ve Serce ikilisini okumak eğlenceliydi, çünkü kurdukları diyaloglar bizim günlük hayatta etrafımızdakilerle konuşma şeklimizin aynısıydı. Bu yüzden de hiç sıkılmadım keyif alarak okudum
Final kısmı hakkında diyecek bir şeyim yok biliyordum böyle bir son olacağını hatta kitabın başında tahmin etmiştim ben ki aynısı da oldu
Sabırsızlıkla ikinci kitabın yolunu gözlemeye başladım, umarım çok beklemeyiz.
Fantastik kitapları okumayı çok seviyorum onların büyülü dünyası bana her zaman iyi geliyor, hele ki kitabın başından beri kendimi kitaba ait hissetmişsem daha bir şevkle ve heyecanla kendimi kaptırıyorum. Kitabın konusuna gelecek olursak;
Vasya'nın hayatı dadısı Dunya'nın masalları ve kardeşlerine bakmakla geçiyor. Babasının tekrar evlenmesiyle yaşadıkları yerde farklı olaylar yaşanmaya başlıyor ve Vasya'nın çocukluğundan beri duyduğu masallar gerçeğe dönüşüyor.
Her bölümü heyecanla ve merakla okuyarak ilerledim, ilk defa Rus Edebiyatından fantastik bir kitap okudum, okurken isimleri karıştıracağım diye endişeliydim çünkü bir kişinin birden fazla ismi var kitabın sonlarına doğru kişiler zihnimde anca yerleşti. Ben çok severek okudum, kitabın hayal dünyası çok güzel okurken kendimi bir filmin içindeymiş gibi hissettim. Her yaşanan olayları karakterlerle beraber yaşayıp tanık oldum resmen çok iyiydi, bana böyle hissettiren kitapları okumayı çok seviyorum İkinci kitabın çıkmasını sabırsızlıkla bekliyorum.
