Acı ve gerçeği, bilinmezlere tercihi..
Dibinde bir ejderhanın yaşadığını bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.
Umran Nazifle yaptığı bir konuşmada Sabahattin Ali hikaye anlayışı ile hikâyelerinin yapısı üstüne ufak bazı açıklamalarda bulunur: "Hikâye yazmak hayli güç bir iştir. Güçlüğü nisbetinde nankördür. Şiir insanda yarattığı lirik heyecanın derecesi kadar uzun ömürlü olur, fakat epik eserin hayatı yarattığı insanların hakiki bilgisine, canlılığa
Reklam
Ses Ses'te 1936-1937 yıllarında yazılmış hikâyeler bulunur. Aşk konusunu işleyen "Köstence Güzellik Kraliçesi" bir yana, geri kalan dört hikâye işçilerle, köy ve köylülerle ilgilidir. "Köstence Güzellik Kraliçesi"nin başında, yazar, hiç gereği yokken, yine kendinden söz açar (bu, onun yenemediği bir eğilimi olup zaman
Kuyucaklı Yusuf, konusu Anadolu'nun bir kasabasında (Edremit'te) geçen ve baş kişisi köylü, öbürleri kasabalı olan gerçekçi bir eserdir. Gerçi ondan önce Yakup Kadri'nin Yaban ( 1932) ve Reşat Nuri’nin Yeşil Gece ( 1938) adlı romanları da konularını Anadolu'dan alırlar. Ama her ikisinin de baş kişileri birer aydındır.
Sabahattin Ali'nin öldürülürken üzerinde bulunan eşyası (kırık piposu, gözlüğü, dolma kalemi, yırtık not defteri, spor ceketi, damalı pantolonu vb.) İstanbul'a Savcılığa gönderildi. Arkadaşlarından Esat Adil Müstecaplı, Aziz Nesin, M. Ali Cimcoz ve Adalet Cimcoz'a gösterildi, bilgileri soruldu. Savcı: "- Bir cinayet üzerinde duruyoruz. Kovuşturmanın güvence altında yürütülebilmesi için, Sabahattin Ali'nin eşyasını gördüğünüzü ve buradaki konuşmanızı hiç kimseye söylemeyin ... " dedi. Öldürüldüğü aylarca sonra resmen açıklanınca, bütün burjuva basını en ağır karalamalar, sövgüler ve suçlamalarla Sabahattin Ali'ye saldırdı, onunla ilgili çirkin hikâyeler uydurdu. Öylesine bir baskı, korku ve yılgı havası yaratıldı ki kimse Sabahattin Ali'yi savunmayı göze alamadı, gerçeği açıklayamadı. Yalnızca Başdan dergisinde arkadaşlarından Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Abidin Nesimi, Saim Bağdallı ve Sabri Soran acı olaya yazılarıyla az buçuk karşı çıkabildiler.
Sabahattin Ali'den Fahri Erdinç'e
«Hikâye yazmaya oturunca karşı dağlara, bulutlara bakma. Bulunduğun yere, çevrene, sokağa, insanlara bak önce. O alaca boyalı tasvir fırçasını da at elinden. Tumturaklı konuşmaya da özenme. Sakın bilgiç de olma. Gerçeği de şöyle bir koçan mısır gibi yeşil kabuklarını soyarak koy ortaya. Hikâyenin biçiminde istersen dülger gibi kaba çalış, ille özünde oymacılık yap, kuyumcu ol.»
Sayfa 222
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.