Şunu baştan kabul edelim bir kere; biz insanoğlu, adaletsizliği hazmedemiyoruz; ne doğanın, yani Tanrı'nın adaletsizliğini, ne de insanların. Ama bundan da kaçamıyoruz. Her birimiz, acımasız doğa kanunlarına tabiiyiz çünkü. Kadın olsun, erkek olsun, eş seçiminde genetik ve ekonomik yönden avantajlı olanlara yönelirken, bize yararı dokunup saygı gösteren insanların etrafında fır dönüyoruz. Bütün seçimlerimizin temelinde acımasız bir bencillik yatıyor. Bunu hazmedemediğimizden de, ilişkilerimize ulvi birer kulp takıp onları mucizemsi bir temele oturtuyoruz, yani kutsallaştırıyoruz. Ve bir yandan da o kadar yufka yürekliyiz ki, zayıf olana acımadan edemiyoruz. Hem aslan aç kalmasın, hem ceylan telef olmasını istiyoruz. Ama işin püf noktası ne biliyor musun: Bir ceylan olmaktansa aslan olmayı her zaman yeğ tutarız. Sözgelimi, o insanlara acıyorsun Ama onların yerinde olmayı istemezsin. Hatta bir kadın seni başka bir erkeğe tercih ettiğinde acımak şöyle dursun bundan vahşi bir haz duyuyorsun, neden, çünkü bilinçaltında sen adalet değil güç istiyorsun. Bana insanı sorsalar, kafasındaki inceltilmiş insanla, yani aklının ve insani duygularının hükmünde olanla, içgüdülerinin denetiminde olan somut insan arasında yalpa vuran, kafası karışık canlı derim.
Kitaplardan başını kaldırmıyor, kimse ile ahbap olmuyordu. Kendi yaşında çocuklara mahsus olan neşelerden, hüzünlerden, hoppalıklardan onda eser yoktu, yaşlı başlı bir insan gibiydi. Kalbi bütün sevgilere, ümitlere kapanmıştı...
Sulu gözlü kızlar:
İlk başta erkeğin merhamet ve acımak duygularına hitap etse de, zamanla bıkkınlığa sebep verir.
Uzun süre bir erkekle birlikteliği olmaz. Evlilikleri de zor olur, kısa ömürlüdür.
"Ezcümle: Meslek ve meşrebimin dört esasından en mühimi olan şefkat etmek ve Risale-i Nur’un da en büyük hakikati olan acımak ve merhamet etmeyi, o validemin şefkatli fiil ve halinden ve o mânevî derslerinden aldığımı yakînen görüyorum."
Lem'alar, Yirmi Dördüncü Lem'a
Kitaplardan başını kaldırmıyor, kimse ile ahbap olmuyordu. Kendi yaşında çocuklara mahsus olan neşelerden, hüzünlerden, hoppalıklardan onda eser yoktu, yaşlı başlı bir insan gibiydi. Kalbi bütün sevgilere, ümitlere kapanmıştı.
Evet, bir şeyler yapman gerekecek gibi görünüyor: Kendi kendine acımak bir süre sonra sıkıcı olmaya başlar. Ama bu, senin kişisel çıkmaz sokağın, kendin icat ettin, oradan kurtulmanın yolunu da kendin bulmak zorundasın.