Aziz Nesin'in 'Şeker Portakalı' kitabına dair yorumu...
Bu kitabı okumamı kimin salık verdiğini anımsamıyorum. Kim salık verdiyse sağolsun… Mutlu olmanın gittikçe zorlaştırdığı ve zorlayarak çirkinleştirdiğimiz bu dünyada o denli az mutlu olabiliyorum ki… Son bikaç yılda beni mutlandıran nelerdir, diye düşünüyorum: Sofya’da Theodorakis’in konseri, Yıldız Kent Harold ve Maude oyunu, bu
Sayfa 226 - Aziz Nesin: Şeker Portakalı’nın verdiği mutluluğu, 72 kitabımla okurlarıma verebildim mi?Kitabı okuyacak
Bir gece fareler dünyasının en sevilen üyesi olan küçük fare, kokusunu aldığı et parçasını almak için tuzağa kapılıp acı bir çığlık atarak hayatını kaybettiğinde, mahalledeki tüm fareler şiddetli bir korkuya kapılıp titremeye başladılar. kuyrukları aceleyle ve anlamsızca yerlere sürünürken kontrolsüz bir şekilde açılıp kapanan gözleri birbirini süzüyordu. Derken tereddütler ve itişmeler içerisinde dışarı çıkıp olay yerine doğru gittiler. Zavallı küçük fare orada cansız yatıyordu. Boynunu o öldürücü demire kaptırmıştı. Küçük pembe bacakları havaya dikilmişti.Küçük bir et parçasını fazlasıyla hak eden o küçük ve çelimsiz vücudu kaskatı kesilmişti. Sonra anne-babası gelip çocuklarından geriye kalanlara acıyla baktılar.
Reklam
"Ben dürüstüm" dediğinde söylediğin yalanları hatırlayarak sana alaycı bir gülümsemeyle bakan o içindeki karanlık. "Ben güçlüyüm" dediğinde yalnızlık karşısında nasıl solup canlanmak için insanların peşinde koştuğunu hatırlayarak seni küçümseyen o. Bir "soylu" olduğuna inanmak istediğinde, sırf seni yeterince istemedikleri için ruhunda yaralar açan ve seni, acıyla anacağın zavallı davranışlara itenleri hatırlayarak seni aşağılayan da o. Gizlediğin her şeyi bilen biri o. Ve sen, onu kimseye gösteremeyeceğini, sakat çocuğunu saklayan bir anne gibi onu yabancı gözlerden saklayacağını, ondan kurtulmaya çalışacağını ve ondan kurtulamayacağını biliyorsun. Kimseye o gizlediklerini söyleyemeyeceksin. Hiçbir zaman yeterince içten olamayacaksın. Hep diğer insanlarla aranda bir sır olacak. Ondan kurtulmak, onu unutmak isteyeceksin. Yaşanmaya çalışılan aşklar, kendini sevişmenin ihtirasına terk etmek için duyulan arzular, çıkılan yolculuklar, binlerce yıldır yazılan sayfalar dolusu yazılar, güneşle sararmış meyvelerden yapılmış içkiler, bunların hepsi, o karanlığın aşağılayıcı fısıltılarını duymamak için. İçimizde taşıdığımız o korkunç düşman, sakladığımız her şeyi içine attığımız o gölgeli uçurum, o aşağılayıcı karanlık, işte o bizim ve belki de bütün insanlığın ana rahmi, kendimizi defalarca o karanlıktan doğuruyor, o sırlarla dolu uçurumdan her seferinde bir başka insan olarak tırmanıyor ve her seferinde birisine, bize elini uzatıp kendimizden bir başkası olarak doğmamıza yardım etmesi için yalvarıyoruz.
Kırk sevginin baygınıyım - belki de yüzkırk - yine de yalnızlık yalazlanır kırık kalbimde Otların tutuklusu haylazı ağzım şimdi tutlusu kara suların. Her şeye yeniden başlayabilseydim eğer aşkımı acıyla anmazdım artık. Ben ki delisiyim suların, oysa bu sular çöl rüzgarı kadar bulanık. Akar gibi geçiyorum dünyadan, ısınıp bakınmadan, sarhoş sıkılgan sırılsıklam... Kırk diyarda kırkbin öpüşün bitkiniyim dudağında kırkbin kekik tadı kamaşır yine de kalbim ısırgan mı ısırgan. Eşini çağlayana kaptırmış balığıyım bu nehrin; aydır, geceden beri dişlenmiş kelebeğin her sabah ağzımda ölümüyle buluşan.
554 öğeden 561 ile 554 arasındakiler gösteriliyor.