Dini, tekliften tehdide, hitaptan ithama çeviren çarpık bir bilinç kendini gizleme ihtiyacı duymaksızın uluorta "Tekfiir!" diye bağırıyor. Modern tekfir, samimiyet ve hakikati sadece kendi tekelinde gören, kendisine ve hizbine mutlak bir yanılmazlık atfeden, başkalarının kalbini yarıp da içine bakmışçasına onlarda riyakarlık teşhis eden kibir fedailerinin mesleğidir. Atanamamış generaller. Ülkenin, insanın ve dinin sınırlarını kendi nefislerine göre eğip bükenler. Kendisine benzemeyeni yolun ve hayatın dışına iterek ilerleyen hakikat sömürgecileri. Kenara ittikleri arasında, yüreğinde filizlenen imana bir mucize görmüş gibi bakıp da onu tarif edemeyen gençler var. Cinsiyetinden, insanlıklarından, Müslümanlıklarından tereddüde düşürdükleri kadınlar var. Bir vehimler ormanında yolunu kaybetmiş, düşe kalka, yitirdiği hakikati arayan adamlar var.
- Ama bu hayatta sevmediğin şey ne? Onu söyle.
- Her şey; durmadan öteye beriye koşmalar, küçük ihtiras oyunları, hele de açgözlülükler, rekabetler, dedikodular, birbirine çelme atmalar, birbirini tepeden tırnağa süzmeler.Konuşmalarını dinledikçe insan budalalaşıyor. İlk bakışta zeki adamlar sanırsın, yüzlerinde ciddilik okunur, ama bütün söyledikleri şu biçim şeyler: "Falanca veya filanca, bilmem ne satın aldı, bilmem neresini kiraladı." Başka birisi: "Aa! olur şey değil; niçin acaba?" Ya da: "Falanca dün akşam kulüpte müthiş para kaybetti, bir başkası üç yüz bin kazandı." İllallah bunlardan. Bunlar arasında insanlık nerede? İnsanlığın yüceliği, bütünlüğü nerede kaldı? İnsanlık ufak paralar haline gelmiş.
Pusat doktora istihkarla baktı:
Bunları iradesiz, karaktersiz ve zayıf adamlar yapar.
Doktor büsbütün hüzünlenen bakışlarını pencereden ta uzaklara çevirerek cevap verdi:
"En kuvvetli insanların da zayıf anları olur."
Yazarın okuduğum 2.kitabıydı. Daha önce Kadın – Erkek Beyni kitabını okumuştum. Dili akıcı ve sürükleyiciydi. Yazarın derdinin salt bir roman yazmak olmadığını hepimiz biliyoruz. Nörobilim uzmanı olan yazarımız bu bilim dalıyla ilgili teknik terimleri harmanlayarak bize bir roman yazmış. Sürükleyici bir romanın yanında bu terimleri bize öğretme,
Öyle adamlar vardır ki, haysiyet, şeref gibi kayıtlara aşina olmadıkları halde, gurur ve nahvetlerine* dokunulur, acizleri yüzlerine çarpılırsa kendilerini kaybedecek kadar hiddetlenirler.