La Sille Fur Le Pont, 1999- Köprüdeki Kız
Duyduğum her söze inanırım. Hiçbir başarı elde edemedim, hiç kimseye faydalı ya da kıymetli ya da mutlu ya da gerçekten mutsuz bile olamadım. Sanırım bir şeyleri kaybettiğinde mutsuz oluyorsun... Ama kötü şans dışında hiçbir şeyim olmadı. "Geleceğini nasıl görüyorsun, Adele?" -Bilmiyorum. Küçükken tek istediğim büyümekti. Mümkün olduğunca çabuk ama bütün bunların anlamını bilmiyorum artık. Yaşlanıyorum.
Reklam
Neyi bekliyorsu Adele? -Bana bir şeyler olmasını bekliyorum. twitter.com/nabi_resuloglu/...
Günümüzde giderek daha çok insan kendi bedenini -bu durumdan çıkar sağlayanların ustaca yönlendirmeleri sayesinde- iğrenç ve düzeltilmeye muhtaç olarak görüyor ve ameliyat sayesinde tamamen kendilerine ait bir güzelliğe erişmeyi umuyorlar -'ayrıntılar- dan arıtılmış', etnik özelliklerinden veya bireysel işaretlerden arındırılmış istenildiği gibi bir kimlik. Ancak bu süreci belirleyen şey asla tatmine erilememesi ve sürekli yeni müdahaleleri gerektirmesi. Freud tarafından öne sürülen mantığa göre üst-ben bu durumda da itaat edildiği ölçüde cezalandırıyor (bkz. Freud [1930a]: 252). Görülen o ki estetik anlayışı, yani zevk, güçlenmek için cisimlere direnmesi gereken bir adele gibi işliyor. Direnilen cisimler ortadan kaldırılarak işi kolaylaştırıldığı zaman adeleye en ufak görevler bile zor geliyor ve onları yerine getirmeyi reddediyor. Bu kültür bireylere estetik sorunlara meydan okumaları için bilgi ve araçlar sağlamadığı ve onun yerine bunları yok etmeye teşvik ettiği için hayranlık ve mutluluk yerine iğrenme ve kendine güvensizlik doğuruyor. İşte burada bu kültürün haz düşmanlığına yönelimi kendini açık ediyor
Sayfa 541 - Ben-lik - Başkası Olmadan! / Robert Pfaller / Lacan ve Toplum/PolitikaKitabı okuyor
Reklam
120 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Anne ve babasını kaybetmiş, uzun bir süre teyzesi Mrs. Reed ve kuzenleri ile yaşamaya terk edilmiş küçük bir kız olan Jane'in hayatı anlatılıyor. Jane çocukluğu boyunca ciddi zorlukları atlatıyor ve hiç sevmediği yetim okulunda monoton bir yaşam sürmeye zorunlu kalıyor. Tam da bu noktadan sonra olay örgüsü hızlı akmaya başlıyor. Jane'in
Jane Eyre
Jane EyreCharlotte Brontë · Mk Publications · 202031.1k okunma
Türümüze özgü diğer iki sesli ifadenin, gülümseme ve gülmenin, ağlamadan evrilmiş olmalarıdır. "Ağlayıncaya kadar gülmek" bu ilişkiyi belirten bir deyimdir. Ancak, evrimsel açıdan baktığımızda, bu ilişkinin tam ters yönde gelişmiş olduğunu yani gülünceye kadar ağladığımızı görürüz. Nasıl olmuştur bu? İlk önce ifade biçimleri olarak ağlama ve gülmenin birbirlerine çok benzediklerini anlamamız gerek. Birbirinin karşıtı iki ruh halini ilettiklerinden aralarındaki benzerlikler çoğunlukla gözden kaçar. Ağlama da olduğu gibi, gülmede de adele kasılır, ağız açılır ve soluklar hızlanır. Aşırı hallerde yüz kızarır ve gözler yaşarır. Ancak, çıkarılan sesler o kadar şiddetli olmayıp daha alçak perdedendir. En önemlisi, bu sesler daha kısa sürelidir ve birbirlerini daha yakından izlerler. Sanki bebeğin uzun yaygarası küçük parçalara bölünmüş ve aynı zamanda daha bir olgunlaşarak düzgün ve alçak perdeden sesler haline dönüşmüştür. Gülme tepkisinin ağlama tepkisinden ikinci bir işaret biçimi olarak evrilmesini şöyle açıklayabiliriz : Daha önce de belirttiğimiz gibi, ağlamak doğumda bile mevcutken, gülmek ilk olarak üçüncü, hatta dördüncü ayda, yani bebeğin anasını tanımaya başladığı günlerde ortaya çıkar.
Kitabın metnine gelince, üzerindeki bütün yapıcı eleştirmeleri için Bayan Adele Doğan ile Robert Rhodes James’e ve Andrew Mango’ya, daha önceki safhalarda verdiği öğütler için W. E. D. Allen’e ve benim adıma kitabın ayrıntıları ve bütünü üzerinde dikkat ve yardımlarını esirgememiş olan Bayan Jasper Streater’a teşekkür ederim.
Reklam
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.