Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Umran, geniş manasıyla kültür demek: "bilgiyi, inancı, sanatı, ahlakı, hukuku, adeti, bir kelime ile, insanın içtimai bir varlık olarak elde ettiği bütün kabiliyetleri kucaklayan, girift bütün" (Tylor). Başka bir tarifle: "bir kavmin yaptıklarının ve yarattıklarının bütünü, içtimai ve dini düzen, adetler ve inançlar. Biz bunlara daha ilerlemiş bir kavimde rastlarsak medeniyet adını veriyoruz" (Dixon).
Felsefe öğretisi ve dünya görüşü, bu zamanlarda kesinlikle yalnızca belirli okulların egemen olduğu dar çevrelerle sınırlı değildi. Felsefe, orta halli bir zenginliğe ve serbest vakte sahip birinin mahrum kalmak istemeyeceği bir ge­ nel kültüre hiçbir zaman Helenistik dönemde olduğu kadar, herhangi bir bi­ çimde, bir temel ve bütünleştirici
Reklam
Modernleşme aynı zamanda da kültürel bir cihat; değerler ve yaşam biçimlerindeki, adetler ve dildeki. inançlar ve kamusal davranışlardaki farklılıkların imhasını hedefleyen güçlü ve karşı konulmaz bir güdüydü.
Sayfa 148
Umran
Tarih denilen muammanın iki anahtarı vardı lbn Haldun'a göre: Umran ve asabiyet. Umran, bir kavmin yaptıklarının ve yarattıklarının bütünü, içtimai ve dini düzen, adetler ve inançlar. Umran, tarihi ve insanı bütün olarak ifade eden bir kelime. Avrupa'nın hiçbir zaman ve hiçbir kelimesiyle ku­caklayamadığı bir bütün.
Tabiatın bir parçası olan insan toplumu, karşılaştığı meselelerini hal ve ihtiyaçlarını temin için birçok vasıta ortaya koymuş, kaba veya ileri bir teknik, çeşitli seviyede bilgiler, münasebetleri düzenleyen nizamlar, kurallar, örf ve adetler, fikir, kanaat ve inançlar... İşte insanın cemiyetini, tabiata ve çevreye hükmetmek ve yaşamak için kurduğu bu çok yönlü girift ve suni cihaza "kültür" denir.
Bâtil inançlar, tarihin en eski devirlerinden beri vardır Bu asılsız ve tutarsız itikad, dini yeterince bilmeyen Müslümanlar arasında bile yaygındır. Çocuğu cinlerden korumak için ona boncuk takmak veya benzeri adetler. şiddetle karşı çıkılması gereken uygulamalardır.
Sayfa 269Kitabı okudu
Reklam
_Laiklik, medeniyettir. _Laikliği, her şeyin üstünde zorunlu buluyorum. _Cadılarla, hortlaklarla ve ruhlarla ilgilenmek, politikacıların işi değildir. Politikacıların görevi, kanunlarla sınırlandırılmıştır. Politikacı, ruhları, sıradan insanlardan daha iyi bilmez ve bundan ötürü, en az benim kadar cahil olan ve benim selâmetimle benden daha az
Genel inançlar sayesinde her devrin adamları, boyunduruğundan kurtulamadıkları ve her zaman kendilerini birbirine benzeten bir takım Ananeler, fikirler, adetler şebekesiyle çevrili bulunurlar. En bağımsız zeka böyle bir boyunduruktan kurtulmayı düşünmez. Ruhlar üzerine bilinç dışı yapılan Baskı kadar gerçek Baskı olamaz. Çünkü kendisiyle mücadelenin mümkün olmadığı Baskı budur. Tiber, Cengiz Han, Napolyon hiç şüphesiz müthiş baskıcıydı. Fakat Musa, Buda, İsa, Muhammed, Luther, mezarlarının altında oldukları halde, ruhlar üzerine büsbütün başka şekilde ve daha derin bir Baskı yapmışlardır.
Sayfa 123 - Alter YayınlarıKitabı okudu
"Kadınların fiziksel, maddi ve biyolojik özelliklerinin onların kimliğini belirlemediğini, kadınlık rollerini sınırlayan ve belirleyenin toplumsal eğilimler, adetler, inançlar ve önyargılar olduğunu kabul ettiğimizde; yeniden eğitilme, dönüşüm ve toplumsal değişimin kapıları açılır."
Animizm.
...aynı toteme sahip olan ve ona inanan insan­ların birbirlerini öldürmeleri ve birbirleriyle cinsel ilişki kurmaları kesinlikle yasaklanmıştır. Bu kurala/yasa­ğa uymayanlar, ölümle cezalandırılır. Toplumsal yaşamın temel güvencesi buna bağlı olduğundan, bu ilkeden hiç ödün verilmez. Bunlar, insanlık tarihinin bilinen en eski ve en büyük yasaklarıdır (tabularıdır). Totemizmde cinsel kısıtlamalar ile dinsel inançlar/âdetler birlikte gelişmiştir. Nerede -biyolojik kökenli, içgüdüsel nitelikli- yoğun psi­kolojik istek varsa, orada katı ve dinsel kısıtlamalar görülmüştür. İlk toplumlarda -da- insanın içindeki "şeytanı" bastırabilmek, bu yoğun cinsel isteği önlemek/ dizginlemek için büyük çaba harcanmış, ciddi kısıtlamalar getirilmiştir. Totemizm, insanın günlük pratik gereksinmelerinden kaynaklanır. Totem bağı aile bağından güçlüdür. Totem kadın/ana çizgisini izler. Anasoyludur. Yeni doğan çocuk anasının toteminden sayılır. Onun adını alır. Margaret Mead'in vurguladığı gibi (zaten) doğada "babalık" diye bir kurum yoktur. Babalık, - sonradan ortaya çıkan- sosyal bir kurum olmuştur. Totem hayvanına klanın/grubun atası -ata hayvan- gözüyle bakılır. Klanın totem hayvan ile mis­tik birliği, toplumun erkek ve kadın üyelerinin birbirleriyle olan ilişkilerini de düzenler. Totem hayvan, çok özel ko­şullar dışında öldürülmez ve eti yenmez, kanı içilmez.
Sayfa 225 - Okuyan Us Yayın.
59 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.