Merhabalaaaar!
Adnan Yücel'in "Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek" adlı şiir kitabı, 1978 yılında yayımlanmıştır. Kitap, 1970'lerin siyasi atmosferinden ve toplumsal çalkantılardan etkilenerek yazılmış şiirlerden oluşmaktadır. Adnan Yücel, bu şiirlerde zulmü, adaletsizliği ve savaşın yıkıcı etkilerini güçlü bir dille eleştirirken, aynı zamanda umudu ve direnişi de şiirsel bir dille dile getirir.
Adnan Yücel'in şiir dili, yalın ve akıcıdır. Karmaşık kelime oyunlarından ve süslü sanatlardan uzak duran şair, duygularını ve düşüncelerini açık ve net bir şekilde ifade etmeyi tercih eder. Bu sade dil kullanımı, şiirlerini daha geniş bir kitleye ulaştırmayı ve okunmasını kolaylaştırmayı başarmıştır.
Sonuç olarak, Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek, Adnan Yücel'in şiirsel evrenini en iyi şekilde yansıtan eserlerden biridir. Güçlü dili, etkileyici imgeleri ve derin temalarıyla bu kitap, şiir severler ve edebiyat tutkunları için keyifli ve anlamlı bir okuma deneyimi sunmaktadır. Kitabı tavsiye ederim.
•"Saraylar saltanatlar çöker
Kan susar bir gün
Menekşeler de açılır üstümüzde
Leylaklar da güler
Bugünlerden geriye
Bir yarına gidenler kalır
Bir de yarınlar adına direnenler"
Sayfa 64
Aşkımız vardı baharlara tutkulu
Dilimiz rüzgarın denizlerin diliydi
Soluğumuz dağların ormanların soluğu
Ve yüzümüzde güneş vardı her zaman
Hani hiçbir zaman
Hiçbir balçıkla sıvanamayan
Nihal Atsız salona alınarak dinlendi. Yargıç şahide sordu:
-İç İşleri Bakanının nutkunda bahsolunan komünistler kimlerdir?
-Milli Eğitim Bakanlığının kadrosu içinde bulunan Ankara Dil, Tarih ve Coğrafya fakültesinde profesör Pertev Nafiz (Naili-ABE), Niyazi Berkes, karısı ilmî yardımcı Mediha Berkes, İstanbul Edebiyat fakültesinde profesör Sadrettin Celâl, Konservatuvar öğretmenlerinden Sabahaddin Ali, lise öğretmenlerinden Adnan Cemgil, hâlâ Amerika'da bulunan profesör Muzaffer (Muzaffer Şerif Başoğlu ABE), Ankara Dil fakültesinde doçent Behice (Behice Boran-ABE) bulunmaktadırlar. Bunların hepsi komünisttirler. Ya mahkûm olmuşlardır, ya en az nezaret altına alınmışlardır. Bu esnada Kenan Öner, yargıçtan müsaade alarak şahide sordu:
-Bir profesör daha vardır... Galiba kendisi Giritlidir?
-Evet, Dil Kurumunun nafiz azalarından Ahmed Cevad vardır. Bu zat, Rusya'da Türkiye aleyhinde neşriyatta bulunmuştur.
-Hasan Ali Yücel'in bunları himaye ettiğine dair bilginiz var mı?
-İç İşleri Bakanlığının nutkunda 'Yurt ve Dünya' adlı mecmuadan bahsedilirken bunun Moskova'dan talimat alan Şefik Hüsnü tarafından idare edildiği bildirilmişti. Bu mecmua Hasan Âli'nin bakanlığı zamanında Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden ayrılan tahsisatla matbaaya verilmiş ve okutturulmak üzere mekteplere dağıtılmıştır. Yakın zamana kadar Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat müdürlüğünü yapan Adnan Cahit Ötüken, bunların tamamını mekteplere göndermemiş, depoya saklamıştır. Bunu da Ankara'da çıkan 'Bayrak' gazetesinde okudum.
Saraylar saltanatlar çöker
Kan susar bir gün
Zulüm biter
Menekşeler de açılır üstümüze
Leylaklar da güler
Bugünlerden geriye
Bir yarına gidenler kalır
Bir de yarınlar adına direnenler
Aşksız ve paramparçaydı yaşam
Bir inancın yüceliğinde buldum seni
Bir kavganın güzelliğinde sevdim
Bitmedi daha sürüyor o kavga
Ve sürecek
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
Varsın yeşermemiş olsundu bahçeler
Karlar erimemiş olsundu dağlarda
Hatta çığ basmış yollar ağzında
Hüzün kuşatmış olsundu yürekleri
Tutuşurdu yine bir dal parçası
Kıvılcımlanırdı içten içe
Oyulurdu derin derin
Yanardı bir kuşun ecelsiz ölmesine