Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Faşizmle Nazizm arasında, İtalyan ve Alman milliyetçilikleri arasındaki temel farklılığı yansıtan bir uçurum vardır. İkisi de kolektivistti ve dolayısıyla sosyalizme eğilimliydi, ama İtalyan milliyetçiliği yurttaşlık temelliyken Alman milliyetçiliği etnikti (ya da ırkçı). Faşizm öte yandan ırkçılık içermiyordu. İşgal altındaki Budapeşte'de Adolf Eichmann'ın pençelerinden kaçırarak, altı yüze yakın Yahudi kadın, erkek ve çocuğun hayaını kurtarmayı başaran, II. Dünya Savaşının en büyük kahramanlarından biri Giorgio Perlasca adında bir İtalyan faşistiydi. Perlasca bu zorlu işin altından faşist İspanya'nın temsilcisi Angel Sanz Briz'in ("Budapeşte Meleği") yardımıyla kalkmıştı. Savaştan yıllar sonra kendisine, faşist olarak Yahudileri kurtarmak için hayatını niye tehlikeye attığı sorulduğunda, "Ben ne bir faşist ne bir anti-faşisttim, ben bir anti-Nazi'ydim" diye yanıt vermişti.
Sayfa 129 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Kötülüğün Aleniliği: Uygarlığın Abus Çehresi Entelektüel ihanetin, Batı’nın insan hakları savunusunun tamamıyla anlamsız bir hâle evrilmesinin, her dakika canlı yayınlarla ortaya konan çocuk ölümleriyle ve sivillerle dolu hastanelerin, okulların ve mabetlerin dahi en ufak tereddüde mahal vermeden, ‘ama’sız bir şekilde bombalanmasıyla ortaya
Reklam
Örneğin, önde gelen Naziler'den Adolf Eichmann, 1947-1951 yılları arasında Amerikan gizli servislerinin bilgisi dahilinde ABD'de yaşamış ve 1958'de Arjantin'e kaçırılmıştı.
320 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Hannah Arendt, 1963 tarihli bu kitabında, Holokost'un en büyük mimarlarından biri olarak görülen Adolf Eichmann'ın yargılanışını konu ediniyor. Kudüs Mahkemesi'nin gözünde acımasız, soğukkanlı ve zalim bir Nazi olan Eichmann ile ilgili korkunç bir gerçek, duruşma ilerledikçe kendini gösterir: Bu adam, itham edildiği eylemleri
Kötülüğün Sıradanlığı
Kötülüğün SıradanlığıHannah Arendt · Metis Yayınları · 2012705 okunma
20. yüzyıl Almanya ve Avrupa'nın diğer bölgelerinde, Ermenistan, Ukrayna, Rwanda, Kamboçya, Bosna, Sudan ve diğer yerlerde birçok felakete ve soykırıma sahne olmuştur. Dolayısıyla insanoğlunun önüne çıkan en önemli sorulardan birisi itaatin nerede bitip kişisel sorumluluğun nerede başladığıdır. Hannah Arendt (1965) özellikle Yahudi Soykırımı'nın nedenlerini anlamaya çalışan filozoflardan biridir. Hitler'in Nazi rejimi nasıl olup da 6 milyon Avrupalı Yahudi'nin öldürülmesini sağlayabilmiştir? Arendt'e göre soykırımda yer alan insanlar ne sadist ne de psikopattı; masum insanları katletmekten zevk almıyorlardı, onlar yalnızca güçlü ve karmaşık sosyal baskılara boyun eğen, sıradan vatandaşlardı. Arendt, Yahudilerin ölüm kamplarına taşınmasından sorumlu Nazi subayı Adolf Eichmann'ın davasını incelemiş ve onun söz edildiği gibi bir canavar olmadığı, yalnızca emirleri sorgulamadan yerine getiren diğer bürokratlar gibi sıradan bir bürokrat olduğu sonucuna ulaşmıştı (Miller, 1995). Eichmann'ın -ya da My Lai'deki askerlerin, Kamboçya'daki Kızıl Kimerlerin, Bosna'daki Sırpların işlediği suçların affedilmesi gerektiğini söylemeye çalışmıyoruz. Bütün bu davranışları delilik deyip geçiştirmenin işin kolayına kaçmak olacağını söylemek istiyoruz. Bu davranışları, sıra dışı bir sosyal etkiye maruz kalmış sıradan insanların eylemleri olarak görmek daha verimli -ve tabii ki daha korkutucu- olacaktır.
Sayfa 474Kitabı okudu
İşgal devleti için siyonistlerin yahudileri nazilere pazarlaması...
Macar Yahudileri'nin toplama kampına gönderilmeleri sırasında, Siyonist Teşkilatı'nın başkan yardımcısı Rudolf Kastner, Adolf Eichmann'la şu esas üzerinde görüşmelere oturdu: Eğer Eichmann, müstakbel İsrail devletinin kurulması için "yararlı" (kapitalistler, teknisyenler, askerler vb...) 1684 Yahudi'nin Filistin'e gitmesine izin verirse, Kastner Eichmann'a, 460 bin Macar Yahudisi'ni Auschwitz kampına göndermenin değil, sadece basit bir transferin söz konusu olduğu hususunda ikna edeceğini vaat ediyordu.
Sayfa 62 - pınarKitabı okudu
Reklam
Adolf Eichmann
İnsanlık onurunun kara lekesi olan ıstırap ve ölüm trenlerinin, Auschwitz veya Treblinka'ya yola çıkan o vagonların vaktinde varış yerlerinde olmalarını sağlayan kişi oydu.
Sayfa 85 - PdfKitabı okudu
İsrailliler gittikçe kendilerini mağdur bir ulus olarak görüyorlardı, özellikle 1963 yılından sonra Kuduste Adolf Eichmann'in davasıyla soykırım gölgelerden ortaya çıkınca. Şimdi Soykırım'dan kurtulanların çocukları olan Sabralar kendilerini işgal edilmiş bir toplumun karşısında bulmuşlardı: Oğullarının serbest bırakılması için askerlere yalvaran anneler, kadınlar, birlik geçerken şaşkınlıkla bakan ve onların anlamadığı dilden bağıran, bastonlarına dayanmış yaşlı erkekler..
Sayfa 227 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
140 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.