Ona göre affetmek ilişkinin olağan döngüsünde olması gerekendi. Evin salonunda top oynayan şımarık bir çocuk gibiydi, vazoyu kırdıktan sonra annesine şirinlik yaparak, ağlayarak kendini affettiren o çocuk büyüyünce kırdığı şeyler daha da büyüyor, maddi zararlar onarılırken manevi hasarlar asla onulmaz yaralara sebep oluyordu. Aşık olan tarafsa kaybetme korkusuyla verdiği her türlü hasara göz yumuyor ve şefkatli bir anne görevi görüyordu.