"Dört yanı buzdan kapkalın duvarlarla, tabanlarla, tavanlarla çevrili bir su damlasının içine hapsolmuş gibi hissediyor."
Değersiz Bir Hayat
Merhabalar, bu kitabı sürekli kitap aldığım bir sahafın yoğun bir tavsiyesi üzerine almıştım lakin hiç beğenemediğim bir kitap oldu ama yine de incelemesini kendimce yapmak
XIX İLKGENÇLİK
İlkgençlik yıllarımda sürekli düşünmekten, hayal etmekten hoşlandığım şeylerin neler olduğunu söylesem, sanırım kimse inanmaz bana. Çünkü bunlar ne yaşıma ne de toplumsal durumuma uygun şeylerdi. Ama kanımca insanın toplumsal konumuyla ahlaki konumu arasındaki birbirini tutmazlık, gerçekliğin en şaşmaz belirtisidir.
Kendi içime
"Nietzsche "bir son vermenin", herhangi bir sanat eserinin sonuna o kaçınılmaz vuruşu yapmanın deha gerektirdiğini söylemiştir. Bu, kurgu sanatında bilhassa roman -her taşın kendine özgü bir ağırlığa ve taşıma gücüne sahip olduğu ve temellerinin en yüksek kulenin ölçülerine göre atılmasının gerektiği bu ağır ağır inşa edilen yapı- için doğrudur. Aksine, kısa öyküde yazarın ilk endişesi nasıl bir başlangıç yapacağını bilmek olmalıdır, denebilir."
#kurgusanatı #edithwharton
Bir kitap bittiğinde ben aynı "ben"sem, bana göre o kitap okunmaya değmez. İşte Tutunamayanlar asla bu tür kitaplardan değil. Hani bazı yazarlar da vardır, hayat değiştiren. Ve evet, Oğuz Atay kesinlikle bunlardan birisi. Hayatı genç yaşta sonlanmış, ve bizi belki de birçok şaheserden mahrum bırakmış birisidir ayrıca.
Tutunamayanlar,
Doğum günü hediyelerimden en özel olandı bu kitap bana geldiğinde. İçindeki notu ile beraber. #okendinibiliyor
Reşat Nuri kitaplarında en sevdiğim şey tüm kitap boyunca okuyucuya saç baş yoldurup sonunda ana karakteri doğru yola sevketmesi derim. İffeti cidden bir ara anlamadınmı halaaa diye bağıracak konuma geldim. Ama sonra onun bir roman karakteri olduğunu hatırlayıp sustum. Namuslu insanın üzerine bir pamuk tanesi bile ağır olur. İffette kitap boyunca bunun eziyetini çekti. Olsun sonunda anladı ya oda bir şey . Güzel, zevkli ve akıcı bir kitaptı. Neden bu kadar geç okuduğuma pişman oldum. Bence çalıkuşu ile dayatılan Reşat Nuri Güntekin'e diğer kitaplarına daha çok şans verilmesi gerektiği inancındayım. Okuyun okuttırunuz efenim
“Sessizlik gürültüden çok daha ağır bir şey.”
Dışardan hep mutlu olarak gördüğümüz aileler vardır. Beraber yemekler yenilir, mutlaka her bayram beraber bir araya gelinir, çoluk çocuk herkes şen şakraktır. Gelinler, damatlar artık kaynaşmışlar onlardan biri olmuşlardır. Gerçi, gerçekten var mıdır böyle aileler? Yoksa görünüşte mi bir şeyler böyle
Yusef Masadow
Selam
Havalar ısınmaya başlamışken sayfama da bahar havası gelmeye başladı. Kapak tasarımı tam da mevsime uygun oldu.. Sahilde yaşayanlar çok şanslı
Roman diye aldığım ama aslında şiirsel anlatıma sahip bir kitap okudum.. Tasavvuf yönü ağır basan bir kitap. Ben daha çok roman olarak okumayı
“Omuzlarımda ağır bir yük var gibiydi, kollarıma prangalar, ayaklarıma demir külçeler geçirmişlerdi sanki. Bırakın yataktan çıkmayı kıpırdamayı bile istemiyordum.”
Beğendiğim kitapların arasına aldığım ve kesinlikle okunmasını tavsiye edebileceğim bir roman oldu, dil olarak biraz ağır fakat okuma alışkanlığı olan okuyucular bu duruma çok çabuk alışacak ve direkt sizleri hikayenin içine çekecek. Ali Bey, varlıklı bir ailenin tek oğludur. İyi bir öğrenim görmüş, kibar, sessiz, çalışkan ancak hayat tecrübesi
Son zamanlarda çevremde sık sık gördüğüm Veronika Ölmek İstiyor romanını nihayet okudum.
Yaşanmış bir olayın gerçek hayatta da yaşamış kahramanı Veronika’yla tanıştım hem de bir akıl hastanesinde.
Roman, Veronika’nın intihar girişimiyle başlıyor. Başarısız intihar girişimiyle... Sonra da kapakta gördüğünüz üzere bir akıl hastanesi süreciyle
Bu topraklarda var olmamızı sağlayan Milli Mücadelemizin romanı usta işi bir kurmaca ve tarihi gerçeklik dengesinde kaleme alınmış. Yazarın milli mücadeleyi anlatan belgesel roman serisinden sonra muazzam bir milli mücadele romanı ortaya çıkmış. Tarihi gerçeklik ve kurmaca sağlam bir üslup dahilinde ele alınmıştır.
Romanın başkarakteri Ahmet Muhtar, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı'nın travmasıyla inandığı bütün değerlere sırtını dönmüştür. İttihatçı olan Ahmet Muhtar savaştan sonra yurdu terk eden İttihadçı kadronun üst düzey yöneticilerine kırgındır hatta onlardan nefret etmektedir. Büyük savrulma yaşayan Ahmet Muhtar Anadolu'ya geçip Mustafa Kemal Paşa ile yaptığı bir görüşme sonunda çok ağır, taşıması çok güç bir vazife alır ve bu vazifesini gerçekleştirmek için İstanbul'a geri döner. Kasım 1918'den 1923 Ekim'ine kadar işgal altında bulunan İstanbul'da yaşananlar birçok tarihçi tarafından anlatılmak istenmemiştir. Tarihimizin bu utanç yıllarında yaşananları anlatan tarihi gerçekliğin şekillendirdiği bir çalışma olmuş. Anadolu'daki varlık- yokluk mücadelesine ışık tutuluyor.
Bu topraklarda devlet olarak özgür bir ulus olarak yaşamımızı sağlayan milli mücadele gelecek kuşaklara aktarılmalı ve onlar tarafından içselleştirilmesi sağlanmalıdır. Bu tür romanların yeni nesillerce okunmasının sağlanması yurtseverlerin en büyük görevidir.
HainSelim Erdoğan (Hidrojeolog) · Kronik Kitap · 2023153 okunma
İlginç bir kitap. Tam bir roman değil, daha çok rüya içerikli “kurgu günlük” örneği. Yazarımız fabrikatör, fen ilimlerinden, icatlardan anlayan ve ilgi duyan birisi. Kitapta ağır basan konu Balkan Savaşlarının hezimeti ve yazarın iç dünyasına ve ayrıca Osmanlı toplumuna yaptığı tahribatın derecesini anlatmak. Yazar karakterlerine Balkan hezimetini konuştururken mevcut yönetime, savaşa atılmayan izleyici konumda kalan İstanbul halkına kızıyor ve geçmiş Osmanlı yönetiminin Hristiyan tebaayı fazlasıyla serbest bıraktığını, savaşta yenip daha sonra ilimde tembellik edildiğinden ve sosyolojilerinin iyi analiz edilmediğinden zulümle Müslümanların başlarına bela olarak geri döndüklerinden bahsediyor. Bunun yanı sıra yazar başrolde kendi ismiyle romanda ve gerçek dedesiyle ileri bir İslam Medeniyetine yolculuk yapıyorlar. Orada teknolojik aletler, köprüler vs. Bir sürü icatlar, ahlaksal düzen, eğitim sistemi ve gelişmişlik dünyası çiziliyor. Kitap akıcı değil bu bir gerçek. Bazı sayfalar dönemin ruhunu anlatırken bazı sayfalar sıkıcı muhabbetlerden ibaret. Zaten beğenirseniz devamını yazarım diyerek kitabın hikayesini yarım bırakmış. Okuyun diye ısrarcı olmam ama değersiz bir kitap olduğunu da düşünmüyorum.
Hiçliğin farkına varınca kendini bulurdu insan. Tam olamayacağını idrak edince tamamlanırdı. Acelecilikle değil, sabrın ağır adımlarıyla ve sükûnetle yürünürse istikamet üzere yol alırdı.