Çok zorlaşıyor çook.
Boğaz harbi misâli;
Y u t k u n a m a m a l a r ı n dalgalarında âdeta oynaşıyor.
Bir kaç damla katrecik yanaklara cilve yapıyor...
Dudak kasları gerim gerim geriliyor.
Aynaya yansıyan fotoğraf ise;
Sisli yanık gözleriyle bir pişmiş kelle!
Bayağı sırıtıyor ..
خ ف ز ي
DB
@DB96
·
12 Nisan 21:07
"Ey gözleri aşkın gözyaşlarında yıkananlar!
Ağlamak gittikçe daha çok zorlaşırken var mı benim için de birkaç damla gözyaşınız?"
bir cenaze töreninden gözyaşlarıyla çıkamamanın bellekte bıraktığı ağır hasar* ağlayamamak kudret değil, beladır. bir damla gözyaşı ellidört uykusuz geceden evladır.
ben iyiyim.
bazı ülkelerde sonbahar şimdi, ondan biraz hüzünlüyüm tabi.. bazı ülkelerde kar yağıyor şimdi, ondan üşüyorum biraz. bazı ülkelerde saat gece yarısını çok geçti diye kısık sesle konuşuyorum gündüz vakitleri..
tesadüflere inanmıyorum hala. ve hala sevmiyorum, sevmediğin şeyleri..
hala sana dokunan her kadının cehenneme gitmesi gerektiği görüşündeyim. ben sana dokunamadığım her an zaten cehennem gibi bir yerdeyim.
günah işlemek kadar basit değil tabi hala uyuyabilmek..
ağlayamamak da zor üstelik..
ölüm gibi oluyor bazen. ölmüşüm gibi. ben her şeyden vazgeçiyorum. zengin olabilme ihtimalimden vazgeçiyorum. erteliyorum bugünleri, hiçbir şey yapmıyorum. kendime, kendimi kanıtlıyorum. hiçbir şey yapmıyorum. bir ölü kadar hiçbir şey yapmıyorum.
bu yüzden bana kendini hatırlatma...
hayata döndürüyorsun beni. iş ilanlarına bakıyorum mesela. erkenden uyanıp sokağa çıkıyorum. durmadan kontrol ediyorum saatleri, takvim tutuyorum, gazete alıyorum, karıştırmıyorum günleri. bir kez daha ölmesi güç oluyor. bir kez daha vazgeçmesi zor oluyor... zor oluyor bulup bulup, kaybetmesi seni. ya da kaybedip kaybedip, kazandım sanması.
Bazı ülkelerde sonbahar şimdi, ondan biraz hüzünlüyüm tabi.. Bazı ülkelerde kar yağıyor şimdi, ondan üşüyorum biraz. Bazı ülkelerde saat gece yarısını çok geçti diye kısık sesle konuşuyorum gündüz vakitleri..
Tesadüflere inanmıyorum hala. Ve hala sevmiyorum, sevmediğin şeyleri..
Hala sana dokunan her kadının cehenneme gitmesi gereketiği görüşündeyim. Ben sana dokunamadığım her an zaten cehennem gibi bir yerdeyim.
Günah işlemek kadar basit değil tabi hala uyuyabilmek..
Ağlayamamak da zor üstelik..
Ölüm gibi oluyor bazen. Ölmüşüm gibi. Ben her şeyden vazgeçiyorum. Zengin olabilme ihtimalimden vaz geçiyorum. Erteliyorum bugünleri, hiçbir şey yapmıyorum. Kendime, kendimi kanıtlıyorum. Hiçbir şey yapmıyorum. Bir ölü kadar hiçbir şey yapmıyorum.
Bu yüzden bana kendini hatırlatma…
Hayata döndürüyorsun beni. İş ilanlarına bakıyorum mesela. Erkenden uyanıp sokağa çıkıyorum. Durmadan kontrol ediyorum saatleri, takvim tutuyorum, gazete alıyorum, karıştırmıyorum günleri. Bir kez daha ölmesi güç oluyor. Bir kez daha vaz geçmesi zor oluyor… Zor oluyor bulup bulup, kaybetmesi seni. Ya da kaybedip kaybedip, kazandım sanması.
Gülüyoruz, ağlıyoruz, korkuyoruz… Şu anda olduğu gibi üzülüyoruz. Düşünsene bunlardan birisinin olmadığını mesela. Güleceğimiz yerde gülememek, ağlayacağımız yerde ağlayamamak. İnsan olur muyduk o zaman?
Evet bir şeyler eksik ve ben o eksiklikle yaşayamıyorum, özgürlüğün bedeli yalnızlık olmamalı. Hiç kimseden, hiçbir şey beklememek, başını kimsenin omuzuna dayayıp ağlayamamak, kaskatı olmak, duygusuz görünmek... Bu mu, özgürlük bu mu olmalı?
" Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan son kuvvetin bir feryadıdır . Ağlayamadığımız zamanlar, biz de o kuvvetin de mahvolduğu vakitlerdir ki, onun yerine alan dokunaklı bir sessizlik en şiddetli acıyla dökülen gözyaşlarından daha yürek sızlatıcıdır. "
Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan son kuvvetin bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar bizde o gücün de mahvolduğu vakitlerdir ki onun yerine kaim olan acılı bir sükûnet, en şiddetli acıların hasıl ettiği göz yaşlarından bile daha yakıcıdır.
Yalnızlığın ayrıcalığıydı bu; insan kendi başına olduğunda istediğini yapabilirdi. Kimse görmediğine göre ağlayabilirdi. Ve İngiliz-Hint toplumunda Peter'ı mahveden şey -kırılganlığı, açık yarası- işte buydu; doğru zamanda ağlayamamak ya da gülememek. İçimde var bu benim, dedi kendi kendine, gözyaşlarında eriyip kaybolabilecek posta kutusunun yanında dururken.