Eski zamanlarda uzak bir ülkede geçimini dağdan yonttuğu mermerleri işleyerek sağlayan bir mermer yontucusu yaşarmış. Yontucu, kızgın güneşin altında mermer yontmaktan bıkkın bir halde söylenir dururmuş: - “Bıktım bu hayattan... Devamlı mermer yontmaktan, ölesiye çalışmaktan bıktım... Dağ büyük, bense küçüğüm. Ah tanrım! Ne kadar da güçsüzüm...
“Giderken” adlı öyküden...
Münevver Hanım somurtarak sandalyeye oturduğunda, “Ey Allahım, bu yarı delinin eline bıraktın beni,” diye düşündü, Muhsin Bey. “Ben ne yaptım sana? Nedir bu çektiklerim... İşler de ortada kaldı. Onca mal mülk. Yıllarca uğraş didin. Şirketteki avukatlar ellerini ovuşturuyorlardır şimdi. Hay içine edeyim servetin. Şu halime bak. Ben böyle olduktan sonra neye yarar onca mal mülk. Her şeyin başı sağlıkmış... Şu Rıza denen adama bak; şu karısı Güleser’e, kızına, oğluna, gelenlerine, gidenlerine. Daha düne kadar önümde iki büklüm eğilenler, köylü, cahil dediklerim. Bizim kapıcı Ali Efendi’den ne farkları var? Bilmiyorum nedendir, eskisi gibi önyargılı değilim sanki... Bu bunak Münevver’in de dırdırı çekilmez. Otuz yıldır başımın etini yedi. Hâlâ aynı. Manyak karı! Bir-iki kaçamak yaptım, doğru. Otuz yıldır başa kakılmaz ki... Sevgililerim niye gelmiyormuş! Ah Leyla, ah, nerdesin! Stajyer Sevim’in de bal dudakları... Tüh Allah kahretsin seni Muhsin. Eskide kaldı o günler oğlum. Haline bakmıyorsun da, düşündüğün şeylere bak... Oğlumun soğukluğu yeni değil ki, eskiden beri öyle. Evlenince daha bir uzaklaştı. Bir dediğini iki etmedik ya. Demek eksik olan bir şey var bende. Deli Münevver, annelik mi yaptı sanki. Yıllarca o hastane, bu hastane...”
Reklam
Yılbaşı Çavuşu.
"Çocukluğumun geçtiği küçük ilçemizde genel olarak mutlu bir yaşantımız vardı. Öyle ya; ülkemiz bir cihan savaşı geçirmişti, savaşta başarılı olmuş, düşmanları yurdumuzdan dışarı atmış, bağımsızlığımızı korumuştuk. Cihan Savaşından çıkalı hemen hemen 10-15 yıl geçmişti. Savaş bizleri yoksul ama gururlu bırakmıştı. Belki inanılmaz ama babası
#omerhayyam
bir sır daha var, çözdüklerimizden başka! bir ışık daha var, bu ışıklardan başka. hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye: bir şey daha var bütün yaptıklarından başka niceleri geldi , neler istediler, sonunda dunyayi bırakip gittiler. sen hic gitmeyecek gibisin, degil mi? o gidenler de hep senin gibiydiler.. geçmis günü beyhude yere yâd etme, bir
Ama yukarıda, alavere dalavere yok yukarıda, Ne yaptıysan tıpatıp onu bulursun yukarıda. Orada tepeden tırnağa, bütün suçlarımızı Ortaya dökmek zorundayız. Ne yapmalı öyleyse? Ne kalıyor yapılacak? Suçluyum demek, diyebilmek, evet, büyük şey bu, Ama günah çıkarmak neye yarar, Pişman olmaz, yaptığından dönmezse insan? Ah, iğrenç kaderim, ölümden karanlık kaderim benim! Çamurlara batmış zavallı ruhum benim, Çırpındıkça batan, battıkça çırpınan ruhum! Melekler, kurtarın, kurtarmaya çalışın beni! Bükülün, bükülmek bilmeyen dizlerim!
339 syf.
·
Puan vermedi
·
22 günde okudu
Kimin Bu Ülke?
Her sayfasına ayrı ayrı değinilmesi gereken bir kitapla karşınızdayım. İlk bölümden son bölüme kadar değinilse inceleme için ayrı bir kitap daha çıkartılması gereken bu kitapta sizlere bölüm bölüm kısaca tahliller vermekten mutluluk duyarım. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ GİRİŞ 1. BÖLÜM: Yazar bu bölümde daha çok kendi yaşamından
Bu Ülke
Bu ÜlkeCemil Meriç · İletişim Yayınları · 201821,4bin okunma
Reklam
141 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.