İkinci Yeni'nin çağdaş şiirimizi nasıl değiştirdiği konusunda en özetleyici saptama Cemal Süreya'nındır. Enver Ercan'la bir söyleşisinde "İkinci Yeni'yle ilişkiniz?" sorusuna verdiği yanıtta "İkinci Yeni ben'im ... " demiştir, "Tabii, Ece'yi, Turgut'u, Sezai'yi, Edip'i, Can'ı, Tevfik'i, Özdemir'i, Nihat'ı, Gülten'i, Hilmi'yi, Ergin'i, Metin'i, Dağlarca'yı, Ahmet'i, Ahmed Arifi, Arif Damar'ı, Oktay Rifat'ı, Melih Cevdet'i, Behçet Necatigil'i, Mehmed Kemal'i, Şeyh Galib'i, Nazım'ı saymazsak... Yılmaz da var, Attila da, İsmet Özel de, Behramlar da, Berfe!.."
En sevdiğim yazarın, tam bir hayat dersi niteliğinde olan bir kitabının daha sonuna geldim. İnsana öğüt verir, ibret aldırır cinsten üslubu yine beni şaşırtmadı. Bir babanın evlatları ile ilişkisini ele alan, toplumda azalan manevi eksikliklere değiniliyor. Yazarın şiirsel bir dille anlattığı bu hikaye bir baba ve çocuklarının değil, aslında
Öyle yıkma kendini
öyle mahzun, öyle garip
Nerede olursan ol
içerde, dışarda, derste, sırada
yürü üstüne üstüne celladın
fırsatçının, işbirlikçi hayının
Dayan kitap ile
dayan iş ile
tırnak ile, diş ile
umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni
Gör; nasıl yeniden yaratılırım
namuslu, genç ellerinle