Bu dünyada bir Ahmed Arif geçti. Saygı ve Özlemle…
Gün ola, devran döne, umut yetişe,
Dağlarının, dağlarının ardında,
Değil öyle yoksulluklar, hasretler,
Bir tek başak tanesi bile dargın kalmayacaktır,
Bir tek zeytin dalı bile yalnız...
Güneş'in erken doğduğu ama hayatın hep gerisinden gitmek zorunda kalan, kiminin sürgün yeri dediği, kiminin zorunlu gittiği, havasına ve ön yargılara inat, insanının sıcaklığıyla, ağlayarak gidilen ama hüzünle ve özlemle anılarak dönülen yerdenim. Halk tabiriyle doğuluyum.
Merak ederim hep, neden sadece o bölgenin insanları bölge ismiyle anılırken başka bölgeden olanlar şehir isimleriyle tanımlanır? O yüzden ben Bitlis, Bingöl, Muş, Erzurum belki de Ağrı veya Kars... doğuluyum sonuçta.
1967’de Aynur Hanım’la evlenir. İki bebek kaybettikten sonra özlemle beklediği oğlu Filinta 12 Aralık 1972’de dünyaya gelir. Evladına Filinta adını koyması pek çok şeyi anlatır. Zeynep
Oral’la yaptığı söyleşide şöyle der:
“Yaşamımda en büyük sevinci baba olduğum gün duydum. İnanır mısınız, tam iki yıl oğlumun nüfus kâğıdını cebimde taşıdım. Cebimdeki sanki dünyanın en zengin cüzdanıydı. Oğlum olmuştu. Oğlum, Dünyanın en güzel güvercini... dünyanın en güçlü silahı." (Edebiyatımızdan On insan Bin Yaşam, Ahmed Arif)