Her şey yerli yerinde; havuz başında servi
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan,
Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan,
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi
Her şey yerli yerinde; masa, sürahi, bardak,
Serpilen aydınlıkta dalların arasından
Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman
Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak.
Biliyorum gölgede senin uyuduğunu
Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin
Hazların âleminde yumulmuş kirpiklerin
Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu.
Belki rüyalarındır bu taze açmış güller,
Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde,
Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde,
Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner.
Her şey yerli yerinde; bir dolap uzaklarda
Azapta ruh gibi gıcırdıyor durmadan,
Bir şeyler hatırlıyor belki maceramızdan
Kuru güz yaprakları uçuşuyor rüzgârda.
Ahmet KAYA söylemişti yıllar önce:
".. Toprak olmak ne garip şey anne
Ölmek ne garip şey anne
Uçurumlar ki sende büyür
Dağdır ki sende göçer
Ben yaprak derim çiçek derim
Çam diplerine açmış kanatlarını kozalak derim
Gül yanaklı çocuğa benzer
Yine de
Oğlunu yitirmek kim bilir
Ne garip şey anne " ️
Şimdi biraz geriye döneceğiz. Arşivimde Dr. Oryal Gökdemir
tarafından bana hediye edilen bir mönü var, 12 Aralık 1 9 4 0 ’ta Tokatlıyan
Oteli’nde verilen bir yemeğin mönüsü bu. Büyük bir olasılıkla
Nadir Nadi’nin verdiği yemekte, mönüye Yahya Kemal’in
elyazısıyla bir dörtlük yazılmış, daha sonra da Nadir Nadi’nin eşi ne, “ 12.12.1940 Aziz ve muhterem Berin Hammefendi’ye Yahya
Kemal” denilerek ithaf edilmiş. Dörtlük şöyle:
Sevdaya bilâ hııdûd meydan verdik,
Minâ gibi bir saha-i cevlan verdik;
Kâm almak için ta seher-i başre kadar
Rindan ile peymâneye peyman verdik
Yemeğe katılanlar arasında Cumhuriyet gazetesi yazarlarından
Ahmet Hidayet Reel de vardır. Nadir Nadi’nin imzasının hemen
altında onun imzası yer almaktadır.