Vedat Demircioğlu, Ahmet Davutoğlu ve Tuluyhan Uğurlu'nun akrabasıydı.
1967 yılından itibaren Türkiye'ye gelmeye başlayan ABD'ne ait 6. Filo'nun her ziyaretinde, aşırı solcu gruplar çeşitli protestolar düzenlemişlerdir. Temmuz 1968'de yapılan protesto eylemlerinden sonra İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi Vedat Demircioğlu'nun İTÜ yurdunda yapılan arama sırasında kaçarken camdan düşerek ölümü bu gruplar için bir eylem vesilesi olur. 1969 yılının 10 Şubat'ında Dolmabahçe açıklarına demirleyen 6. Filo'yu protesto için 10 Şubat'ta Dolmabahçe Rıhtımı gönderine, 11 Şubat günü ise İstanbul Beyazıt Yangın Kulesi'ne Demircioğlu anısına kırmızı bir bayrak çekerler. Sağ basın da bu olayı "Kuleye kızıl bayrak çekildi" olarak verir. Bunun üzerine bazı gazete yazarları, Komünizmle Mücadele Derneği ve MTTB öncülüğünde 14 Şubat'ta "Bayrağa Saygı" mitingi düzenlenir ve ihtilalci solun bu tutumu protesto edilir. Aşırı sol ise 16 Şubat Pazar günü, işçi sendikaları, bazı meslek kuruluşları ve tüm sosyalistler "Emperyalizme ve Sömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü” adı altında bir miting ve yürüyüş düzenler. Beyazıt'ta toplanan sol topluluk, Sultanahmet, Sirkeci, Karaköy, Tophane üzerinden Taksim'e doğru yürüyüşe geçer. Yürüyüş esnasında, "Emperyalizme Hayır, Sosyalizme Evet", "Köylüye Toprak Yok, Amerikan Üslerine Toprak Çok" şeklinde sloganlar atılır. Kalabalık kitle Taksim'e geldiğinde burada sağcı olarak bilinen grupla karşılaşırlar ve aralarında bir arbede yaşanır. Kanlı Pazar olarak ünlenen bu olaylar, iki kişinin ölümü ve yüzlerce yaralanma hadisesi ile son bulur.
Kurdno ji bîr nekin
Taybet Ana, yedi gün cenazesi sokakta kaldı, yedi gün."Yaralının, sağın”(bıraksalar o annemiz yaşardı belki bugün aramızda olurdu) Yedi gün boyunca cenaze evlerinin önünde, sokakta çürümeye terk edildi. Yaşlı bir kadının cenazesi. Onu almaya çalıştılar çocukları, onları vurdular. Biri ayağından yaralandı, bir oğlu öldü.(Öldürüldü) Tam yedi gün bir ailenin gözü önünde. Pencereden bakıyorlardı, bahçeli ev. Oraya çıkıp cenazesini almasına izin vermediler. Çünkü sokağın başına konuşlanmış güvenlik güçleri kafasını çıkarana ateş ediyor. Emir de kabul etmiyor, talimat da kabul etmiyor. Taybet Ana yedi gün boyunca cenaze sokakta çürümeye terk edildi, ailesinin gözü önünde. Bir Müslüman kadın. Ateş eden de Esadullah timi diyor kendine. Müslüman diyor, Allah-u Ekber diyor. Başbakan kendine Müslüman diyor, Davutoğlu kendine müslümanım diyor. Ahmet Davutoğlu’na Meclis grubundan vekil arkadaşları gönderdik. Yüz yüze görüşün, deyin ki, “Yahu gerilimin, siyasetin, çatışmanın, savaşın, her şeyin bir ahlakı, hukuku var da yahu bu kadının cenazesine bakın.” O zaman dört, beşinci gündü. “Bir müdahale edin, o cenazeyi evlatları alsın oradan.”(Herşeye rağmen aldırmadılar)
Sayfa 473Kitabı okudu
Reklam
Güzel..
Hayatta her kaybın telafisi mümkündür, ümit dışında. Ümit kaybı başka kayıpların telafisini de imkansızlaştırır.
Sayfa 15 - Küre
Irak tezkeresi sonrası... O tarihte Hürriyet gazetesi haber koordinatörüyüm. Ankara'da çalışan bir gazeteci arkadaşımdan telefon geldi. "Bir Amerikalı ahbabım seninle tanışmak istiyor". Ankara'ya gittim. Buluştuk. Gelen Amerikalı Amerikan Büyükelçiliğinde görevliydi, siyasi işlere bakıyordu. Kestirmeden lafa girdi: "Bu olay Amerika'nın Türkiye'ye bakışını değiştirdi. Tayyip Erdoğan'ı bu Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu'ndan kurtarmak lazım. Bunlar Taliban... Bu ikisi radikal. Tayyip Erdoğan Amerika açısından iş yapılabilecek bir adam, ama bu ikisi değil"...
Sayfa 159Kitabı okudu
Nâzım...
Bismillah, Sözcü' deki ilk yazımda "alavere dalavere Türk Memet nöbete"yi yazdım... Suriye topraklarını savunmak için Suriyelilerin gitmesi gerektiğini, askerlik çağındak i 500 bin Suriyeli erkek Türkiye' de gezerken, Mehmetçik'in Suriye'ye gitmesinin saçmalık olduğunu, illa gönderilecekse Bilal' in gönderilmesi
Sayfa 455 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016Kitabı okudu
Reklam
971 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.