Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Okuyalı on seneden fazla olmuştur.
Ve halen aklımdan çıkmayan satırları var ve de bu satırları ilk okuduğum zaman nasıl etkilendiğimi, o bana yaşattığı hisleri bile hatırlıyorum.
Bu sitedeki okuma, alıntı ve inceleme sayısından da ne kadar özel bir kitap olduğu belli oluyor. Ben de bu eserle ilgili önüme çıkan bütün bu içerikleri okuyarak
WIKIPEDIA'DAN ALINTI:
"Agota Kristof 1935’te Macaristan’da doğdu. 1956’da komünizm karşıtı Macarların rejimi devirmek için çıkardığı ayaklanma, Sovyet ordusu tarafından bastırılınca, siyaseten faal olan kocası ve dört aylık çocuklarıyla Macaristan’dan kaçıp İsviçre’ye yerleşti. Üçlemenin ilk kitabı "Büyük Defter" 1986 yılında,
Yine bir Günaydın incelemesi
Nasıl bir giriş yapmam gerektiğini kestiremiyorum açıkçası. Kitap beni çok etkilediğiden kelimelerimi seçemiyorum gibisinden bir şey değil. Cidden bilmiyorum en iyisi aklımdan geçeni yazmak;
Öncelikle sandığımın aksine yaz dizisi kitabı değildi. Okumadan önce göz geçirdiğim incelemelerde ne güzel çiftler kesin okumalıyım vibesi aldım ama öyle değilmiş. Biraz 'toksik' gibi bir kitaptı, bunu eski döneme ait olduğundan dolayı es geçeceğim. Asla birbirlerine tam güvenemediler son 3 bölüme kadar. Aslında bir ilişkide güvenin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha anlamış oldum. En önemlisi dış görünüşün o kadar önemli olmadığını aşkın ruhla olduğunu net bir şekilde anlatmış oldu ama dediğim gibi çok mükemmel bir çiftler diyemiyeceğim
HAYAT ÇOK TUHAF. ONU YAŞAYANIN KENDİSİNE BİLE
Hayatın sırtını döndüğü ve karaya bürünen kısmın anlatıldığı bir iç çekiş, bir kabulleniş burası.
Sabahlar sabah değil, akşamlar hiç değil...
Kiminin hayatı toz pembe, kiminin bazen öyle bazen soluk, kiminde ise aydınlıktan eser yok. Sokaklar, evler, kahvehaneler... Her zaman şahit olduğumuz ve hayatımızın bir parçası olan bu yapıların, en
Benim bunda kararım yok, ben bunda gitmeye geldim
Bezirgânem metâım çok, alana satmaya geldim
***
Evet böyle diyor Yunus Emre, ne çok şey kaybediyoruz hayat akıp giderken kaybettiklerimizin kıymetini dizelere dökerek kendi yaşadıği zamanında moğolların baskı ve zulumlerinden bunalmış olan halka terapist bir yaşam koçu oldu.
Bugünün dünyasına gelirsek minimalist aklımdan çıkarak , kazan tüket çarkına takılan insanoğlunun zaman geçtikçe gerçekten uzaklaşarak fanilik peşinde kaybolan hayatlara bir nebze de olsa Yunus Emre,nin şiirleri ile merhem olmak istemiş yazar. Örneklemeler ve değinilen konular gerçekten azap içerisinde olan insanoğluna terapi niteliğinde olmuş.
Kendimizi tanımayı zorlaştıran yaratıcıyla bağımızı kesen eğilimler ile nasıl başedilir, Yunus Emre,nin tavsiyeleri (şiirleri ) ile örnekler vermiş.
Yunus Emre,nin nefesinin bugün hala bu kadar canlı olmasında ki etken ,insanların psikolojik ihtiyaçlarını gidermesidir diyerek vurgu yapmış.
O sadece bir derviş, bir mutasavvuf ,bir halk ozanı değil aynı zamanda bir "sosyal psikolog" dur
Anadolu insanının travmalarını çözen toplumsal huzuru sağlayan ve yeni bir kültür iklimi adeta bir Yunus iklimi kuşağı oluşturan bu büyük halk ozanı aslında bugünün insanına çok şey söylüyor.
" Onun şiirlerinden yansıyan bilgeliğe çok ihtiyacımız var ..." Diyerek noktayı koymuş.
Tarban,ın okuduğum ilk kitapı en kısa surede diğer eserlerinden faydalanmak isterim .Çokça alıntı ekledim, kesinlikle tavsiye ediyorum.
Prof.Dr. Nevzat Tarban özenle hazırlanmış bu güzel eser için teşekkürü bir borç bilirim .
Bu kitap ve Oscar Wilde’nin hayatı hakkında şu olayı asla aklımdan çıkaramıyorum: Bosie hasta olduğunda Oscar Wilde onunla günlerce ilgilenir, sonrasında ondan bulaşan hastalık sebebiyle bu sefer Oscar Wilde yatak döşek olur ancak Bosie onunla ilgilenmez, sadece para almaya uğrar, zehirli kişiliği nedeniyle bir de kavga çıkarır. Sonunda Oscar Wilde'a mektup yazıp şöyle der: "Tahtından indiğinde ilginç değilsin. Bir daha hastalandığında hemen yanından ayrılacağım." Bu sözü ve bu olayı asla unutamamıştım. Sunduğun sevginin karşılığını alamamak, tam olarak bu olsa gerek.
Ve bu kitabı üçüncü okuyuşumda şunu fark ettim: Mektubu kendi yaşadıklarımı anımsayarak okumak, Oscar Wilde'a yapılan büyük bir hakaretmiş. Onun zarif ama acımasız, ince hoş ama bir o kadar da zalimce, Bosie'yi yerden yere vuran sözlerine odaklanmak gerekirmiş, çünkü yaşadığı hayat, bize sunmuş olduğu mektubun her bir satırı sahiden çok ince ve anlamlı. Elimde olsa her satırın altını çizer her satırı alıntılarım.
O yüzden bu kitabı çok sevme nedenim, ilk okuduğumda bir arkadaşımı anımsamam olurken şimdi sadece sanatsal değerinin üstünlüğü, okurken "Bir duygu ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Bir yaşantı ancak bu şekilde en ince detayına kadar kağıda işlenmiş olabilir." dememdendir. Bu yüzden kitap boyunca yüzlerce alıntı yapabilirim çünkü her kelimesini kendim için değil de Oscar Wilde'ın (en sevdiğim yazarın) yaşamının cümlelere dökülmüş hali olduğu için paha biçilemez buluyorum.
" Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yaptığımız yolculuktur."
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git // Susanna Tamaro
" Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yaptığımız yolculuktur."
Merhaba arkadaşlar,
Yıllar önce liseye giderken felsefe öğretmenimin hediyesiydi bu kitap bana. O zaman okuduğum da beni çok etkilemişti ve hiç aklımdan çıkmamıştı. Yıllar sonra tekrar okumak istediğimde kitabın yeni
