Sait Faik’in Orhan Veli ile 1947’de Yaptığı Röportaj...
"Orhan Veli elindeki şişeye mahzun bir tebessümle baktı. Şişe bitmek üzere idi. Kadehlere birer tane daha koyduk. Şişe boşaldı. Boş şişeyi pencereden dışarı attık. Sanki Orhan Veli’nin okuyucuyu gaflet uykusundan uyandırmak için yazdığı mısra rakı şişesinin içinde imiş gibi, şişe büyük bir şangırtı ile kırıldı. İçindeki mevhum sarhoş
Gömlek meselesi
Ankara Zafer Çarşısı’ndaki kahveyi akşam güneşi yavaş yavaş kucaklamaya başlamıştı. Masalardan birinde oturan genç kadın önce saatine baktı, sonra kırgın bakışlarını karşısındaki orta yaşlı adama çevirdi; “Herhalde gelmeyecek ağabey, iki saat bekledik.” Adam mahçup bir tavırla başını önüne eğdi, “Biraz daha beklesek…” Ama kadın öfkeyle kalkmış masadan ve uzaklaşmıştı. Cemal Süreya onun ardından bakarken mırıldandı: “Ahmed, ne yaptın sen, nerelerdesin?” Cemal Süreya ve Ahmed’in arkadaşlıkları çok eskilere dayanıyordu. Haftanın hemen hemen her gecesi Ulus Gazetesi’nde buluşur, oradan meyhanenin yolunu tutar, sabaha karşı da Kızılay’a kadar yürüyüp orada ayrılırlardı. Bir gece aniden ortadan kayboldu Ahmed. Ne gazeteye gelir oldu, ne de her zaman gittikleri meyhaneye. Cemal Süreya sonunda onu salaş bir mekanda rakı şişesinin başında buldu. Kadehinden büyük bir yudum aldıktan sonra “Sana karşı büyük bir hata işledim” dedi Ahmed; “O yüzden kaçıyordum. Kız kardeşine aşık oldum…” Dostundan aldığı cevap işe şu sözcüklerden ibaretti: “Bunu neresi hata. Senden daha iyisini mi bulacak?” Sonrasını şöyle anlatıyor Cemal Süreya: “Kardeşime söyledim. Kız şaşırdı, ikisi de birbirini tanımıyor. ‘Evlen kız, Türkiye’nin en iyi şairi’ dedim. Zafer çarşısındaki kahvede sözleştik. Tanışacaklar. Aldım gittim kardeşimi. Bekle bekle Ahmed yok. Kız bozuldu, onuruna dokundu. Ertesi gün öğrendim ki, temiz gömleği olmadığı için gelememiş Ahmed.” Bu kadar çok sevince kaybediyor insan...
Reklam
Attila Ilhan - Başka Adam
Yerinden kaldırmasalar Tedirgin etmeseler Armonikle ezbere polkalar çalan Alsace'li kör kadını Türkülerin başladığı bittiği yerdeki kız Raspail bulvarı'ndan Yine gelip yine geçen her akşam Yalnız
Son Yalan
Azad edilmiş bir geceydim aslında karanlığından.. Köşe bucak serpilmiş yıldızlar, söz yaşlarıydı kalemimden damlayan.. Bir çınar gölgesi yalnızlığında kalmış hayaldi aşk, Karabasan gölgelerin bozkırlarına çadır kurduğu Akşam üstü danslarında ateşler yaktığı Issız bir şehirden farkı yoktu ruhumun artık.. Bir şairi hiç olmamıştı belki de hüzne esir şiirlerimin Mavisi gökyüzünden damlamış bir mürekkepti sonsuz.. Ve kızıl sükuneti isyan çığlığı olmamıştı hiç bir zaman, Dalından koparılmış solup giderken hayat, Ardından beyaz mendil sallanmış bir vedaydı Senden hatıra diye sakladığım son yalan..
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATÇILARI KRONOLOJİK SIRA
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR (1864-1944) Kuyruklu yıldız.., Gulyabani HALİT ZİYA UŞAKLIGİL (1866-1945) Aşk-Memnu, Mai ve Siyah MEHMET EMİN YURDAKUL (1869-1944) mİLLİ şair MEMDUH ŞEVKET ESENDAL (1883-1952) Ayaşlı ve Kiracılar, Miras. Yahya Kemal BEYATLI (1884-!938) Kendi gök Kubbemiz, AHMET HAŞİM (1884-1935) Göl saatleri Ömer
Aşkın şairi: Ümit Yaşar Oğuzcan
Hani aşkını, duygularını, korkularını, çaresizliklerini ustaca kâğıda döken, sevilmekten çok sevmenin değerini vurgulayan, dizelerini okurken bize kendimizi buldurtan şairler vardır ya... İşte onlardan biri, şiirlerini bir mıh gibi yüreklerimize kazıyan, aşkın şairi Ümit Yaşar Oğuzcan’dır. Gelin, birlikte inceleyelim onu ve eserlerini... 22
Reklam
69 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.