Düşünce özgür olmalı, akla asla kilit vurulmamalı, dokunulmazlar , dokunulmazlıklar kaldırılmalıdır. Gerçeğin ışığı özgür düşünce ile ortaya çıkacaktır.
Uzun süredir merak konularımdan biriydi Hasan Sabbah. Aynı konuyu işleyen başka bir kitabı yarım bıraktıktan sonra Ahmet Haldun'un kalemi ilaç gibi geldi. Sürükleyiciliği ve betimlemesi bir araya gelip bana Gezgin'i Hasan Sabbah'ı izlediği gibi izletti.
Tek yönden bakışı yenen bir kitap olması ayrıca hoşuma gitti çünkü kimse haklı olduğunu düşünmeden savunmaz bir şeyi herkesin farklı görüşleri, inançları vardır. Bize uymuyor diye bir düşünceyi yok sayamayız. Ahmet Haldun da yok saymamış ve bence en doğrusunu yapmış.
İnanç... Kimi için doğru kimi için yanlış. İnsana çok şey yaptırabilir.
Yanlış yansıtılan tarih tüm düşünceyi değiştirebilir.
Zengin bir kitap olduğunu düşünüyorum ilgilenenler okumaktan keyif alır. Tavsiye ederim.
"Rahmetin var, günah işlemekten korkmam;
Azığım senden, yolda çaresiz kalmam;
Mahşerde lütfunla ak pak olursa yüzüm
Defterim kara yazılmış olsun, aldırmam."
Doğru bilinen doğru değilse...
Gerçeği aramaktan başka yapılacak yok !
Kitabın başlangıç cümleleriyle başlamak istedim yazıma ilk cümleden beni nasıl içine çektiyse sizleri de aynı tılsımla içine çeksin istedim. Ahmet Haldun Terzioğlu'na ait bir kitabı ilk kez okudum. Ama o şahane tasvirler özellikle kitabın ilk başındakiler resmen bir edebi yapıt dedirtti bana. Oysa ben tarihi bir kitap bekliyordum okumaya başlamadan önce. Ama tarihi edebi bir dille birleştirmek bende çok güzel bir etki bıraktı.
Kitap romansı bir anlatımla yazılmış içeriğinde gerçek bilgiler olduğu kadar kurgu da çok fazla var. Sizi düşünmeye itiyor ,Hasan Sabbah hakkında ne çok farklı görüş olduğuna dair. Hangisini seçeceğine mantık dahilinde bir karar vermeni istiyor ve bütün bunları bir gezgin üstünden anlatıyor. Hasan Sabbah ile çok farklı görüşler var. Alamut gibi alınması zor bir kaleyi alan , tek sözüyle gözlerini bile kırpmadan ölüme giden fedaileri olan, Selçukluyu yıllarca uğraştıran bir şahsıyet için yazılmış bir roman. Okuduktan sonra akıllarda bir soru:
Selçuklu olmasaydı Hasan Sabbah nasıl olurdu,
Hasan Sabbah olmasaydı Selçuklu nasıl olurdu ?