bar kızı Leyla kendisine yüz vermedi diye, beynine iki kurşun sıkarak kafatasını delen Meyhaneci Hızır'a, havagazı ile intihar ettiği için ölmüş bulunan Ercan'a, paltosunu ve gözlüğünü bir an olsun çıkarmayan Altan'a, sınıf birincisi olduğu halde, ilkokuldan sonra elektrikçi çıraklığına başlayan Osman'a aşağılığı sefaletinden, sefaleti aşağılığından ileri gelen Mimar Cemil'e sakat olduğu için hiç yürüyemeyen ve hep altını kirleten Ayhan'a yirmi yedi kedisiyle, ölmüş kocasını unutamayan Rus madam'a yirmi iki yaşında veremden ölen Albay Sait Bey'in biricik oğluna, yağmurlu bir ilkbahar akşamında hastaneden kaçarken ıslak elbiselerini çıkarmaya fırsat bulamadan kanla boğulan Ertan'a basit bir kamyon şoförü muavini iken zengin olup kumarda her şeyini kaybeden, karısı kızı ve oğlu tarafından terk edildikten sonra bir kahve köşesinde kendini vuran Orhan'a kaderi ve mesleği hizmetçilik olan Saffetlerin üçüncü hizmetçisi olan Kezban'a Selim Işık'a Süleyman Kargı'ya Turgut Özben'e ve Olric'e Oğuzcuğum Atay'a bütün 'tutunamayanlara. Dipnot: Veda edip, ortasında kaldığımız her şeye. #tutunamayanlar
Hitler’in emir subayı hava albayı Von Below, sığınağı 30 Nisan gününün ilk çeyrek saatinde terketti. Von Below sekiz yıldan beri Hitler’in yakınında bulunuyordu. Bu sebepledir ki, Hitler’le Eva Braun’un evlenmelerinden sonra düzenlenen merasime davet edilmiş ve Hitler’in özel vasiyetnamesini de şahit sıfatıyla imzalamıştı. Hitler’den şahsî
Reklam
Vorontsovlar, muazzam bir hayat sürüyordu. Çar ailesinden sonra ülkenin en önde gelen ailesiydiler. Her zaman sevilmeseler de daima konumlarına yaraşır bir muamele görüyorlardı. Aris­tokratların birçoğu bu aileyi kıskanıyordu. Ailenin üstünlüğünü kabul eden halk, Vorontsovları seviyordu. Soyluların aksine halk, Vorontsovların huzurunda ayakta
Bir adamın Kafkasya'da gaddar biri olarak nam salması için Ba­tıda hayal edilemeyecek derecede vahşi olması gerekir. İşte Rus General Pullo bunu başardı. Şamil'in ortadan kaybolmasının ardından Avaristan ve Çeçenistan halkını cezalandırmak için düzenlenen bir dizi baskının başındaydı. Çeçenler, bu ahlaksız ve acımasız adamdan nefret
AFŞIN'IN VEDAI Elimdeki kısa notu okurken yüreğim daralıyordu. Atsız, bana yazmış ve küçük odadaki masanın üzerine bırakmıştı. Kendisi evde yoktu. O anda, Ankara'ya koşan sabah ekspresinin bir kompartımanında olmalıydı. Küçük kâğıdın üzerindeki yazı, her zamanki gibi «Azizim Altan»> diye başlıyordu. Önceden kararlaştırdığımız halde
İstanbul kumandanlığına Salahattin Adil Paşa getirilmişti. 2 Ekim 1923'te yabancı işgal kuvvetleri kumandanları ve bu kuvvetlerden birlikler, Dolmabahçe saat kulesi meydanında yerlerini aldılar. Salâhattin Adil Paşa ile maiyeti ve Türk temsil kıtaları da oradaydılar. Belirtilen saatte ayrılış töreni başladı. Yabancı kumandanlar, Salâhattin Adil Paşaya veda ettiler. Yabancı bayraklar selam eğilişlerini yaptılar. Sonra işgal kumandanları ve birlikleri, bir geçit resmi tertibinde gemilerine binmek için sahile yöneldiler. Kendilerine askeri selamla mukabele olundu. Aynı günün akşamı, İstanbul'da artık yabancı işgal askeri kalmamıştı. Albay Şükrü Naili Bey kumandasındaki Türk kuvvetleri, 6 Ekim'de İstanbul'a girdiler. İstanbul o günden sonra, bütün haklarıyla yeniden, bugünkü Türk Istanbul oldu.
Sayfa 135 - Remzi kitabeviKitabı okudu
Reklam