"Kalbinizin yalnızlığında ikamet edemiyorsanız, dudaklarınızda yaşamaya başlarsınız ve ses bir oyalanma, bir eğlence olur size. Ve dile getirdiğiniz çoğu şey, düşündüklerinizin yarısını öldürür."
"Neşeliyken kabinizin derinliklerine bakın; sizi şu an neşelendiren şeyin eskiden kederlere boğduğunu göreceksiniz. Kederliyken de bakın yüreğinize, eskiden sizi mutlu edenler için ağladığınızı göreceksiniz."
"Ve çalışıp emek verirken, aslında hayatı seviyorsunuz. Verilen emekle hayatı sevmek, hayatın en gizli kalmış sırrına ortak olmaktır. Ancak bunları yaparken çektiğiniz acılardan ötürü doğduğunuz güne pişman olup, ağırlığını taşıdığınız bedeni kötü bir talih olarak görüyorsanız size tek bir şey söyleyebilirim; yazgınızı silecek olan tek şey alın terinizdir."
"Evet, Tanrı'nın sessiz hafızasında bile birlikte olacaksınız. Ancak bırakın da birlikteliğinizde mesafeler olsun. Bırakın dans etsin gökteki rüzgarlar aranızda. Birbirinizi sevin, ancak sevgiyle zincirlemeyin kendinizi. Bırakın ruhlarınızın kıyıları arasında hareket eden bir deniz olsun aşk."
"Gerçekten seven gönüller arasına engel giremez bence;
Değişen her duruma uyup da kendi de değişen aşka,
Aşk demem ben asla; ya da, ötekini yüz çevirir görünce ,
Kendisi de hemen yüz çevirmeye kalkışan aşka!"
"Babam bana çocukken ne derdi biliyor musun? 'Beş doksan sekiz.' İnsan vücudundaki bütün kimyasallar şişelenip satılırsa bu kadar edermiş. Eğer her gün çalışıp kendimi kanıtlamazsam ben de ancak bu kadar edermişim. Beş doksan sekiz "
İnsan ırkının bir üyesi olduğunuz için şiir okursunuz, insan ırkı da tutku doludur! Tıp, hukuk, bankacılık bunlar hayatı sürdürmek için gereklidir. Peki ya şiir, romantizm, aşk, güzellik? Bunlar ise uğruna hayatta kaldığımız şeylerdir!
Bizim küçük Anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. En kuvvetliler bile bir iki sene dayanabildikten sonra bu amansız mikroptan yakalarını kurtaramazlar ve kör gibi, önlerine ilk çıkanla evleniverirler.
Zezé... yediği her dayakta ve aldığı her darbede gözlerim dolu olduğu halde, her zaman kurduğu hayallerle bir şekilde tebessüm ettiren çocuk...
Psikolojik ya da fiziksel şiddetin, yoksulluğun küçücük masum bir kalpte bırakabileceği izleri derinden hissettiren kitap. Tıpkı bir rehber gibi; okuyan kişi kaç yaşında olursa olsun ,sevgi dolu ve iyi kalpli bir yetişkin (Portuga gibi..:)) olmayı öğretiyor adeta.
Her çocuğun bir şeker portaklı ağacı olsun istiyorsunuz okudukça, her çocuk sevgi dolu bir ailede büyüsün...
Tekrar tekrar okunabilecek, her okumada insanda farklı duygular, izler bırakacak bir kitap.
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022231,2bin okunma