Bazıları kendiliğinden bir hiç bile değildirler. İşte, ancak başkalarıyla bir’’ben’’ olabiliyorlar. Biliyor ve inanıyorum ki, böylelerinin yalnızlıktan yani kendileri ile başbaşa kalmaktan ödleri kopar. Evet ödleri. Niye? Çünkü kendileri ile başbaşa kalınca ne kadar boş, ne kadar kof olduklarını görüp anlarlar. Onun için sürekli koyunlar gibi birbirlerine ya da gürültülere sığınıp dururlar. Yani böyleleri bir başlarına birer hiçtirler. Bunlar var ya bunlar, kendileriyle de tanış, dost olmak istemezler.
Sayfa 59
Deve kendi yüzünü görmek istemediğinden dolayı durgun suları beğenmezmiş, işte kötülük yapanlar da aynen bunun gibi bir duygu içinde olurlarmış. Bunlar da kendi yüzleri görünmesin diye, güzel yüzleri, aydınlık, erdemli kişileri hor görüp gerçeği görmezden gelirlermiş. Ama neye yarar ki?
Sayfa 58
Reklam
Mümin dik durur , asla pes etmez, düşmanına meydan okur. Çünkü onun imanı ve Allah'a tevekkülü , gücünün kaynağıdır. O, İbrahim Aleyhisselam gibi imanı ile ateşi serinliğe çevirir.
Koca Çiçero “ bir bahçen ve de bir kitaplığın varsa, hiçbir eksiğin yok” der. [Kitap cepte taşınan bir çiçek bahçesidir]
Akif’in kendisine değer verdiği kişilerden biri de Ali Şevki Hoca’dır. Ali Şevki Hoca’nın Fatih Camii’ne nazır evi tam bir kütüphaneyi andırır. Alabildiğine tok sözlü ve hemen her şeyi güç beğenen birisi olan Ali Şevki Hoca’yı Akif, her hafta salı günleri ziyaret eder, ona yeni şiirlerini okur. Ne kadar beğenirse beğensin, bu şiirleri eleştirmekten gene de geri kalmayan Ali Şevki Hoca, bir yandan bu şiirleri tuttuğu bir deftere kaydeder, öbür yandan da Akif’in yokluğunda, gelip giden misafirlerine onları göklere çıkararak okumaktan geri durmaz. Yani ne kadar hoşlanırsa hoşlansın bu düşüncelerini Akif’e ifadeden nedense geri durur. Neticede Ali Şevki Hoca’nın bu tok, nobran tavrı Akif’in hoşuna gider, aralarındaki ilişki yıllar boyu böyle devam eder gider. Akif’in bu kişiye verdiği değeri şuradan anlıyoruz ki, hem Köse İmam şiirinde hem de Asım adlı eserinde onu geniş geniş yazmak, anlatmak ihtiyacını duymuştur.
FEVZİ ÇAKMAK PAŞA ve MAKİNA...
Miralay Sadık Sabri Bey'e Fevzi Çakmak Paşa'yı da sormuştuk, şöyle dedi: - "Fevzi paşa, bir makinadır! Bilgilidir, okur, okumayı öğrenmeyi sever. Üç Avrupa dili bilir; temiz bir gençliği vardır, çok kuvvetli hafızası vardır..." Bunun üzerine Sadık Sabri Bey'e sorduk: "Peki efendim, Fevzi Paşa madem böyle temiz ve kıymetli bir insandır; bu inkılâp hâdiselerine niçin seyirci kaldı, bir iş göremedi?" - "Ah çocuklar, sözlerime dikkat etmiyorsunuz. Ben onun için "makinadır" dedim. kuvvetli bir makinadır... Büyük insandır demedim... Makinayı, insanlar kullanır; makina, insanları kullanamaz! Makina hangi elde olursa onun için çalışır. İT'nin büyük askeri, Cihan Harbi'nin, Mütareke'nin askeri, sonra Cumhuriyet devriminin büyük askeri. Büyük insan mânâsına değil; verilen emri yerine getirir. Hâdiselere istikamet verecek, emir verme kabiliyeti yok. M. Kemal'e rakip olacak, onunla mücadele edecek çapta değildir. Ondan büyük işler beklemek doğru değildir. İnsan tanıyamamak, yanlış insan seçmek, büyük bir belâdır..."
Sayfa 195 - 196 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Miralay Sadık Sabri bey-, Fevzi paşa Makinadır!, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
MEHMED ÂKİF ve REFORMİSTLER...
Allah kimseyi îmânsızlığa düşürmesin! İşin başı, kökü, esası, ruhu olan îmân elden gitti mi; insanın aklı mantığı da gider. Şu şanları, şöhretleri her tarafa yayılmış olan (Reformistler), Âkif'imiz rahmetlinin, o güzel ve akıcı üslûbu ile seve seve tercüme ettiği eserlerin sahibi, Şeyh M. Abduh ile Ferid Vecdi Bey'in düştükleri hâli görünce, şu Âyet-i Kerime'yi çok okur oldum: "Ya Rabbi, bizi, hidayetten sonra dalâlete düşürme. Bizleri hak ve hakikat yolundan saptırma..."
Sayfa 65 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Şeyhü'l-İslâm Mustafa Sabri Efendi-, İmân Gitti mi, Akıl ve Mantık da Gider, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.