Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ailem kütüphanelere çok önem verirdi. Fazlasıyla kitap okuyan bir aileydik ancak "kitaplıklar dolusu kitabı olan" bir aileden ziyade "kütüphaneden kitap ödünç alan" bir aileydik. Ebeveynlerim kitaplara değer verirdi ancak Büyük Buhran döneminde büyüdüklerinden ve paranın hercai doğasının farkında olduklarından ödünç alınabilecek şeylerin satın alınmaması gerektiğini zor yoldan öğrenmişlerdi. Bu tutumluluk sebebiyle ya da belki de ondan bağımsız olarak aynı zamanda bir kitabın, yaşattığı deneyim için okunduğuna inanırlardı. Sonsuza dek saklanıp ilgilenilmesi gereken bir objeye, bir anıya sahip olmak için okumazdı insan. Kitap okumak bir yolculuktu. Hatıra saklamaya gerek yoktu."
(...) hafife alınmaması gereken paradoks, tüm ilgisini ontolojik ayrımın gizemi üzerinde odaklamış ve ontik bir içeriğe ontolojik yücelik atfetme hatasına (örneğin Tanrı’yı en yüce Varlık olarak görmeye) karşı bizi tekrar tekrar uyarmış olan biricik filozofun, Nazizme modern insanın özüne uygun olmak gibi bir ontolojik yücelik atfetmiş oluşudur.
Reklam
Mt 5
İsa kalabalığı görünce dağa çıktı. Yere oturdu ve sonra öğrencileri yanına geldi. 2 O da söze başlayıp şunları öğretti: 3 “Ne mutlu ruhi ihtiyacının farkında olanlara, çünkü göklerin krallığı onlarındır. 4 Ne mutlu yaslı olanlara, çünkü onlar teselli edilecekler. 5 Ne mutlu yumuşak başlı olanlara, çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar. 6 Ne mutlu
Mümin Sekman
Türkiye'de şaşırtıcı derecede ''çözülemeyen sorun çokluğu'' yaşanmaktadır. Bunlar zamanında kolaylıkla çözülebilecek basit sorunlardı. Ancak atalete düşüp bu sorunları çözmediğimiz için, bugün neredeyse çözülemeyecek kadar çok sorunumuz bulunmaktadır. ''Türk'ün toplumsal atalet antolojisi''ni hazırlamaya çalıştığımızda, karşımıza çıkan
Sayfa 67