Şeriat Pazarı'nı yazdığında 1997'ydi.
İrtica'nın Kara Yüzü'nü tee 2002'de yazdı.
Fethullah Gülen'in 40 Yıllık Serüveni'ni yazdı, 2004'te ... Fethullah
Gülen'in 40 Yıllık Serüveni'nin ikinci cildini yazdı, 2005'te.
Kuzu Postunda Kurt'u yazdı.
Soros'un Çocukları'm yazdı.
Eğitim bakanı M. Necati Bey bakanlığının bütçe görüşmeleri sırasında şöyle diyecekti:
"Üniversite doğrudan doğruya bağımsız bir kurumdur. Milletin manevi gücünün temsilcilerinden biridir. Kabul etmek gerekir ki üniversite denilen kurum, doğrudan doğruya Eğitim Bakanlığının buyruğu altında bir kurum değildir. Eğer gelişigüzel herhangi bir kişi üniversite kurumuna 'şu biçimde, bu biçimde davranın' diye kuyruk kıracak olursa, orada üniversite yok demektir. "
Şükrü Baban’a gelince... Malum, Zihni Paşa’nın oğlu idi. Zihni Paşa, Kürt Teali Cemiyeti’nin ikinci başkanıdir. Aynı zamanda, Sadrazam Talat Paşa’nmda yakın dostudur.
Şükrü Baban, Kürt meselesinde çok çekingendi. Zaten 1979 yılındaki ölümüne kadar ben, onun Mali Vekiliydim. Çünkü kendisi felç olmuştu. Bütün işlerini ben yürütüyordum. Sırası gelmişken, vekalet olaylarından şunu anlatayım: Şair Mehmet Akif Ersoy ölünce, vasiyetinde, “Beni Süleyman Nazif ile Profesör Nazım Baban’ın mezarları arasına gömün” demişti. Vasiyeti yerine getirilmişti. Ancak bugünkü Londra asfaltı açılınca tam onların mezarlarına rastlıyordu. Akif’in mezarına belediye sahip çıktı.
Şükrü Baban ile Süleyman Nazif’in varisi olan Dışişleri Bakanlığındaki akrabasına, mezarlara sahip çıkması için tebligat yapıldı.
Şükrü Baban adına vekaleten ben gittim. Naim Bey ve hanımı için iki kefen ve iki tabut yaptırdım. Mezarlığa götürdüm. Biraz sonra işçiler ile belediye bandosu geldi. Mezarlığı açtık, kemiklerini kefene koyduk, tabutları yerleştirdik. Süleyman Nazif’in de mezarı açılmıştı. Kafası mezarın kenarında duruyordu. Kendisine nefretim olduğu için, oradan geçerken, heyecanlandım ve kasten olmasa da ayağımla kafa kemiğine dokundum. Dokunmamla tekrar mezara yuvarlandı. Ağzındaki altın dişleri dökülmüştü, işçiler ceplerine koydular, ben de görmezlikten geldim. Sonra, bando ile tabutlar alındı; merasimle, tabii ben de ön safta, şehitlikte hazırlanan yere, M. Akif ortada ve diğerleri iki tarafta olmak üzere gömüldüler.