Bir şeyi ikinci kez yapmak zorunda kaldığınızda hiç ilki kadar güzel olmuyor. Bunu fark etmiş miydiniz?77
Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Hikmet Çetinkaya
Şeriat Pazarı'nı yazdığında 1997'ydi. İrtica'nın Kara Yüzü'nü tee 2002'de yazdı. Fethullah Gülen'in 40 Yıllık Serüveni'ni yazdı, 2004'te ... Fethullah Gülen'in 40 Yıllık Serüveni'nin ikinci cildini yazdı, 2005'te. Kuzu Postunda Kurt'u yazdı. Soros'un Çocukları'm yazdı.
Sayfa 14 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okudu
Reklam
Gözlerin kaç şairin gövdesini eskitti?
Üniversite
Eğitim bakanı M. Necati Bey bakanlığının bütçe görüşmeleri sırasında şöyle diyecekti: "Üniversite doğrudan doğruya bağımsız bir kurumdur. Milletin manevi gücünün temsilcilerinden biridir. Kabul etmek gerekir ki üniversite denilen kurum, doğrudan doğruya Eğitim Bakanlığının buyruğu altında bir kurum değildir. Eğer gelişigüzel herhangi bir kişi üniversite kurumuna 'şu biçimde, bu biçimde davranın' diye kuyruk kıracak olursa, orada üniversite yok demektir. "
Sayfa 233Kitabı okudu
1940, 1941 ve 1942 yıllarında İkinci Dünya Savaşı nedeniyle hiçbir dalda, aday olmadığı gerekçesiyle ödül verilemedi.
Şükür Baban
Şükrü Baban’a gelince... Malum, Zihni Paşa’nın oğlu idi. Zihni Paşa, Kürt Teali Cemiyeti’nin ikinci başkanıdir. Aynı zamanda, Sadrazam Talat Paşa’nmda yakın dostudur. Şükrü Baban, Kürt meselesinde çok çekingendi. Zaten 1979 yılındaki ölümüne kadar ben, onun Mali Vekiliydim. Çünkü ken­disi felç olmuştu. Bütün işlerini ben yürütüyordum. Sırası gel­mişken, vekalet olaylarından şunu anlatayım: Şair Mehmet Akif Ersoy ölünce, vasiyetinde, “Beni Süleyman Nazif ile Profesör Nazım Baban’ın mezarları arasına gömün” demişti. Vasiyeti yerine getirilmişti. Ancak bugünkü Londra asfaltı açılınca tam onların mezarlarına rastlıyordu. Akif’in mezarına belediye sahip çıktı. Şükrü Baban ile Süleyman Nazif’in varisi olan Dışişleri Bakanlı­ğındaki akrabasına, mezarlara sahip çıkması için tebligat yapıldı. Şükrü Baban adına vekaleten ben gittim. Naim Bey ve hanımı için iki kefen ve iki tabut yaptırdım. Mezarlığa götürdüm. Biraz sonra işçiler ile belediye bandosu geldi. Mezarlığı açtık, kemikle­rini kefene koyduk, tabutları yerleştirdik. Süleyman Nazif’in de mezarı açılmıştı. Kafası mezarın kenarında duruyordu. Kendisi­ne nefretim olduğu için, oradan geçerken, heyecanlandım ve kas­ten olmasa da ayağımla kafa kemiğine dokundum. Dokunmamla tekrar mezara yuvarlandı. Ağzındaki altın dişleri dökülmüştü, işçiler ceplerine koydular, ben de görmezlikten geldim. Sonra, bando ile tabutlar alındı; merasimle, tabii ben de ön safta, şehit­likte hazırlanan yere, M. Akif ortada ve diğerleri iki tarafta olmak üzere gömüldüler.
Reklam
136 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.