Allah'ın var olduğunu biliyor ve iman ediyorum. Tek inanmışlık bu değildir! Evet bunu söylerken imanın bir şartını kavrar ve hayatımıza indeksleriz ama bu kadarı yetmiyor ne yazık ki. Biz İslam'ın bize sunduklarınından peygamberimizin bize sunduklarından bihaber yaşayıp gidiyoruz. İşte asıl mesele burada başlıyor öğrendikçe ama hakiki dini öğrendikçe nefisle savaşımız başlar ve değişimle savaşımız başlar. Kitap Kur'an'ın önemini, okudukça hayatımızın değişeceğini bize net bir şekil de örnekleriye değinmiştir. Biz sadece akledemiyoruz buda çok üzücü. Zannımca öğrenilmiş bir cahilliğin hasebiyle böyleyiz..
Hakiki manada dini kavrayanlardan kavradıkça Allah'a Rahmân'a yaklaşanlardan olalım
deli gibi uykum var Nermin
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
ben nasıl uyurum sen uyanmazsan
Allah biliyor hiçbir şeyim yok
sevilecek şeyler ağaçların arasından geçip gidiyor
seni sevmek de öyle orman!
yanınca bitiyor her şey yanınca bitiyor
kalanlarla avunmuyorum Nermin
sen yoksun her nasıl olmayacaksan
bu imtihan bu debi
o terli atın külündense bu kalp
çok sevinirim ya Rabbi
beni her yerimden kapatırsan
Afra (radıyallahu anh)'nın çocuklarını yetiştirdiği gibi biz den kim oğullarını yetiştiriyor? Yedi oğlunun da Bedir savaşı- na katıldığını biliyor musun? Onlardan, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'e eziyet ettiği için bu ümmetin Firavun'u olan Ebu Cehil'i öldürmeye kalkan Muaz ve Muavviz (radıyallâhu anh)'uma sana yeter. Buhâri, Ebu Cehil'i öldürme konusunda o ikisinin haberlerini bize anlatmıştır. "Abdurrahman bin Avf (radıyallahu anh) anlatır: "Bedir savaşında safta dururken sağı- ma ve soluma baktım bir de ne göreyim, Ensârdan yaşları çok genç iki delikanlının arasındaymışım. Bunlardan daha güçlü kimselerin arasında olmayı arzuladım. Bu arada onlardan bi- risi bana dokundu ve "Ey amca, Ebu Cehil'i tanıyor musun?"dedi. Ben "Evet, tanıyorum yeğenim ona ne ihtiyacın var?" dedim. "Bu herifin, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e söv- düğü bana haber verildi. Canım elinde olan Allah'a yemin ol- sun ki eğer onu görürsem eceli daha yakın olanımız ölene ka- dar benimle onun bedeni ayrılmayacak." dedi. Bu hareketine çok şaşırdım. Diğeri de bana dokundu ve aynı şeyleri söyledi. Çok geçmeden Ebu Cehil'i halkın arasında dolaşırken görü- verdim "Bakın, benden sorduğunuz sizinki şudur." dedim. Kı- lıçlarıyla bir şahin gibi üzerine atılıp vurarak öldürdüler.....”
Allah, içinde halis bir niyet ve gerçeklik barındırmayan hiçbir şeyi kabul etmez, dağlar kadar çok olsa da. Resulullah'ın (sav) ifadesiyle; kıyamet günü, geceler boyu Kur'an okuyan fakat "ne çok biliyor" desinler diye yanıp tutuşan nice hafızlar huzurdan kovulacaktır. Savaş meydanlarında tatlı canını feda eden ancak "ne kadar cesur" desinler hevesinde olan nice savaşçılar kapıdan sokulmayacaktır. Malını fakir fukaraya dağıtıp gönülleri fetheden ama tek hedefi "ne kadar cömert" iltifatını almak olan nice zenginlerin yüzüne bile bakılmayacaktır. Çünkü onlar hiçbir zaman samimi olmamışlar ve gizli niyet taşımışlardır.
NİSAN YAĞMURU
BUNU BİLİYOR MUYDUNUZ
Çok önemli!!! Okumadan geçmeyin
Malumlarınız olduğu üzere şu günlerde yağan yağmurlar 13 Mayıs'a kadar NİSAN yağmurlarıdır.
Nisan Yağmuruyla alakalı birkaç hususu ifade etmekte fayda mülahaza ediyorum.
Peygamber Efendimizden (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) rivayet olundu ki;
"Cebrail (Aleyhisselâm)
İbni Ömer (Allah Onlardan razı olsun), ben Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’i şöyle buyururken işittim demiştir: “Kıyamet günü mü’min Allah’a o kadar yaklaşır ki, Allah onu tüm insanlardan rahmetiyle gizler de günahlarını ikrar ettirir ve şöyle buyurur. Filan günahını hatırlıyor musun, falan günahını biliyor musun? Kul da: Biliyorum ya Rabbi, der. Bunun üzerine Allah: “Ben bu günahlarını dünyada örtüp gizlemiştim bu günde hepsini bağışlıyorum” buyurur ve o kimseye iyiliklerinin kaydedildiği defter eline verilir.” (Buhari, Mezalim 3, Müslim, tevbe 52)
Tesettür Allah'ın verdiği bir nimettir.
bilindiği üzere örtünme ilk İslâm ile gelen bir şey değil Hristiyanlıkta da yahudilikte de örtünme vardır.
Batı'da da eski filmlerine bakınca kadınların gayet örtülü olduğunu görüyorum.velhasıl hür ve şerefli kadınlar bedenlerini teşhir eden kadınlar olmamıştır.
Tesettür bir hapis veya sineği kovalamaya çalışan şekerin paketi değildir.veya kadınların hepsi elmas değildir.tesettür zaten sadece bedene giydirilen bir şey de değil dir.
Tesettür sınırdır.
Ben müslim bir kadınım benimle gayrimüslim bir kadın ile konuşuyor gibi konuşamazsın.
Bana namahremsin laubali konuşamazsın.
Senin muhabbet edebileceğin alelâde biri değilim.
Benimle tanışmak için elini uzatamazsın.
Mecburiyet dahilinde mülaki olduğum taktirde sizin itikatınızı bilmiyorum ama ben başımda ayet taşıyorum bunu bilerek davranın demektir.
Ha bide her başörtü tesettür değil bunu biliyor,görüyoruz.
Sözü nasıl toplarım bilmiyorum kadınları şuna buna benzetmek çok saçma geliyor. kadınlar da insan erkekler de.kadınlar da kul erkeklerde.