168 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 41 days
İncelenen Baskı: 4. baskı (2021) ~ İçeriği Her Müslümanın bilmesi gereken imanın altı şartını (Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahirete, kaza ve kadere) anlatıyor.
Delilleriyle İman Esasları
Delilleriyle İman Esaslarıİdris Tüzün · Süeda Basım Yayın · 2017472 okunma
580 syf.
·
Not rated
Filizlenen Kelâm
Filizlenen Kelâm ꕥ ꕤ ꕥ ꕤ George-August Göttingen Üniversitesinin Protestanlık bölümünden mezun olan Angelika Brodersen; aynı üniversitede Arabistik ve Alman Filolojisini bitirdi. 1992-2007 yılları arasında Göttingen ve Zürich Üniversiteleri ile Beyrut Orient Enstitüsünde çalışan Angelika Brodersen; 2017 yılından beri Bochum
Bilinmeyen Kelâm
Bilinmeyen KelâmAngelika Brodersen · Albaraka Yayınları · 20223 okunma
Reklam
Allah’ın kelamı, ses ve harf türlerinden değildir. Bilakis Allah’ın zâtına kaim ezeli bir sıfattır. Allah, bu sıfatla emreder, nehiy eder, haber verir. Bunun dışında ibare, yazı veya işaret ile delalet eder. Allah bunlara Arapça tabir ettiğinde Kur’an’dır. Süryanice olunca İncîl’dir, İbranice olunca da Tevrât olur. Farklılık anlam üzerine değil de
Allah’ın sıfatı olan kelam, kendisinin istediği kişiye ilminin sırlarını ifade etmesi ve aktarması dışında bir şey değildir. Kur’an gibi harf ve kelimelerden oluşan ve inen kitaplar da Allah’ın kelamıdır. Ancak bu kitaplar ifade ve aktarmanın bazı suretlerindendirler. İlim, irâde ve kudret vasıtasıyla misal âleminde657 yani gaip ve şehadet âlemlerini cem’ eden berzah âleminde bazı misali surî mecallerden kendisine layık olduğu üzere açığa çıkmıştır.
Allah’ın Sıfatları
KELAM (KONUŞMA) Allah konuşur bazı şeyleri emreder bazı şeyleri ise yasaklar. Ezeli bir kelam ile bazı sözler söyler. Bu kelam Allah’ın zatında bulunur. Kelam sıfatı yaratılmış olanların konuşmasına benzemez. Onun konuşması havanı titreşimi ile veya dudakların açılıp kapanması ile veya dilin hareket etmesi ile meydana gelmez.
Allah iki şekilde varlıklarda tecelli etmiştir. Biri batıni, diğeri zahiri. Kendini hem celal hem cemal olarak nitelendirmiştir. Bizi de iki karşılıklı sıfatlara sahip varlıklar olarak icat etmiştir. Bu iki sıfatı diğer varlıklarda da yaratmıştır. Ama en belirgin bir şekilde bir arada topladığı varlık insandır. Çünkü insanda iki suret var edilmiştir. Hak sureti ve âlem sureti işte iki elden kast edilen Allah’ın bu iki suretinin tecellisidir.
Reklam
EHL-İ SÜNNETİN İTİKADÎ ALANDAKİ MUTEDİL YAKLAŞIMI Dün paylaştığım yazıda ehl-i sünnetin tarih boyunca mutedil bir yaklaşımı benimseyen, bünyesinde farklı grupları barındıran bir şemsiye kavram olduğundan söz etmiştim. Bu söylemin kuru bir slogan olmadığını ortaya koyma sadedinde bu yazıda ehl-i sünnetin mutedil yaklaşımının itikat (usulüddin)
Kelâm tarihinin meşhur tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan meselesi. (:
Allah tasavvuru; Nazzâm Tevhîd ve Adâlet Ekolü’nün genel karakteristiğine uygun olarak Allah’ı mutlak biçimde tenzih eder. Allah için zâid olan sıfatları nefyederek sâdece “zât”ının kadîm olduğu görüşünü ispat etmeye çalışır. Allâf’ı anlatırken kısaca değindiğimiz gibi Allah’ın sıfatlarını nefyetmenin mantığı şudur; Örneğin, Allah’ın hâlık olması için mahlûkun bulunması zorunludur. Halk fiilî ortaya çıktığı an mahlûk da oluşmuş demektir. Şimdi, halk sıfatı ezelîdir dediğiniz de mahlûku da ezelîleştirmiş oluyorsunuz. Halbûki Allah’ın zâtından başka ezelî hiçbir şey olamaz. O halde bu halk sıfatı sonradan oluşmaktadır, önceden ise Allah’ın zâtında “ilâhlığın gerektirdiği bir güç/tanrısal bir enerji” olarak hazır durmaktadır.
İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE YENİLİK ARAYIŞLARI KİŞİLER, FİKİRLER, AKIMLAR - ŞUBAT 2011 - İNŞA YAYINLARIKitabı yarım bıraktı
Allahu Teâlâ Hakkında Vacib Olan Sıfatları...
Tevhid âlimleri, eserlerinde Allahu Teâlâ hakkında vacib olan yirmi sıfat zikretmişlerdir. Bunlar dört kısımda değerlendirilir: 1 - Nefsi Sıfatlar: Bu bir adet olup “vücud” sıfatıdır. 2 - Selbî Sıfatlar: Bunlar beş adettir: Kıdem (ezelî olma), bekâ (ebedî olma), muhâlefetun lil-havâdis (yaratılan hiçbir şeye benze­meme), kıyam binefsihî (kendi
Sayfa 26 - 27 / Küresel Kitap - (14)Fıkhu’I Ekber Şerhi, 16
Mana olarak kelâm sıfatı kadîm, ancak harf ve seslere dönüşen şekli hâdis
Âlimler arasında sıfatlar konusunda yaşanan en ciddi tartışmalardan biri kelâm sıfatı üzerinde vuku bulmuştur. Allah’ın kelâm sıfatının niteliği üzerinde duran âlimler onun ezelî (kadîm) ya da yaratılmış (hâdis) olması üzerinde ihtilaf etmişlerdir. Mu’tezile mezhebi, Allah’ın kelâm sıfatının yaratılmış olduğunu iddia ederken, Ehl-i Sünnet kelâmcıları bunun aksini söylemiş ve bu tartışmalar şiddete varan sonuçlar doğurmuştur. Sorunu çözmek amacıyla Allah’ın kelâm sıfatını lafzî ve mânevî şeklinde ikiye ayıran âlimler; Yüce Allah’ın zatında bulunan mana anlamında kelâm sıfatının kadîm, ancak bunun harf ve seslere dönüşen şeklinin (Kur’an-ı Kerim) ise hâdis olduğu sonucuna varmışlardır.
Reklam
Allah’ın Kelam Sıfatı
Mutezile: Allah’ın kelam sıfatı hâdistir. Ses ve harflere ihtiyaç duyar. Bunlar hâdistir. Selefiyye: Ses ve harflerden meydana gelen Allah’ın kelam sıfatı ezelidir. Ehlisünnet: Nefsi kelam, lafzi kelam Allah’ın zâtındaki mana, Allah’ın zâtında ki mananın ses ve harfler şekline bürünmesi, ezelidir yaratılmıştır, hâdistir.
İNSAN KONUŞAN OLALI!..
NATIKA-Düşünüp söyleme hassası, istadadı. Fesahat ve belagatta söyleme kuvveti. İnsan: Natık-Konuşan. Söz eden, söz söyleyen. Bildiren. Fikir ederek düşünen... Büyük Alman Şâiri, dinî his ve terbiyesi tamam ve bu teslimiyet içinde Allah’ı arayan, mevzuları “her nakışta” hesabı ve “Şiir, bilerek bilmeyerek Allah’ı arama sanatıdır!” ölçülendirmesinde “bilerek” sınıfından ve İslâmî tahassüsü andıran ve uyandıran biri… Ondan bir mısra: “İnsan konuşan olalı!”… Allah’ın 99 güzel ismi hatırda, bütün insanlar Allah’ın mahlûku olarak O’nun konuşanı; bilerek bilmeyerek, doğru veya yanlış, aslında her nefesinde bilerek bilmeyerek onu zikrediyor, onun tasarrufunda oluşunu beyan ediyor… Kelâm Allah’ın bir sıfatı ve varlık “Kün-Ol” sözüyle var oldu… Allah’ın halifesi olmak üzere yaratılan insan, -bilerek bilmeyerek-, bir konuşan; ister söz olarak de, ister lisan-ı hâl ile, bu böyle… “Halkın dili Hakk’ın dilidir!” meşhur; öyledir de Allah’ın rızası nerde, ayrı mesele…" (Salih Mirzabeyoğlu-Ölüm Odası B/Yedi: Nath (Hilâl - Seretan - Kıskaç)-Baran Dergisi, 397. sayı)
“ Allah’ın peygamberleri arasında ayrım yapmayız (Bakara:285) diyoruz. Yani Hz Nuh (as) nasıl peygamberse , Peygamber Efendimiz Muhammed (asv) da öyle peygamberdir… Mevlana bunu şöyle ifade ediyor. Hani bir su vardır diyor. Güzel bir su. O suyu alıyorsunuz bir sürahinin içine koyuyorsunuz. O suyu alıyorsunuz, başka şekilde yapılmış sürahi içine koyuyorsunuz. O suyu alıyorsunuz bir bardağın içine koyuyorsunuz. O sudan alıyorsunuz bir başka büyük sürahinin içine koyuyorsunuz. Ama hepsine de koyulan Allah’ın aynı karakterde aynı sıfatla aynı vasıfta olan suyudur. Değişen kaplardır diyor. Yani değişen peygamberlerdir. Yoksa onlara verilen Allah (c.c)ün sıfatlarını sayarken bir de kelam sıfatı var ki, o sıfatta ayrım yoktur hiç. “
Allah İlgisiz Olur mu? Bugün biraz daha örnekli bir şekilde ‘şuunat marifeti’nin ‘esma marifeti’nden daha üst ne gibi kazanımlar sağladığını konuşmak istiyorum. Ancak, üzerinden güç ve meşruiyet alabilmem için, serinin bir önceki yazısının kilit cümlesini hatırlatmaya ihtiyacım var: "Kanaatimce; şuunat tefekkürü/marifeti isimler ve fiiler
“Allah’ın kelâmı bu ezelî ve ebedî otuz iki harf olduğuna, kelâm da mütekellimin sıfatı olduğuna göre onun aynısı olmuş olur. Sıfat zâtın aynısı olduğuna ve ondan ayrılamayacağına göre, kelâmın mütekellimin gayri olduğunu söyleyen küfre girmiş olur. Eğer sıfâtın zâttan ayrı olduğu farz edilirse, bu durumda Zât-ı Bâri’nin aynısı olan şeyden ve gayrisi olan şeyden mürekkeb olduğunu kabul etmek gerekir ki bu imkânsızdır. Eğer bir kimse, “Kelâm, O’nun zatının ne aynıdır ne gayridir” derse, iki çelişkili durum bir araya gelmiş olur. Bu da mecburen bâtıl bir düşüncedir”.6 Hâlbuki sûfîlere göre yaratılış merhalelerinde herbir mertebe bir üsttekinin/içtekinin, öz olarak (hüviyyet ve mahiyyet) aynı olmakla birlikte yaratılmış, kılınmış (caʻliyyet) ve başka bir forma sokulmuş olduğu için ondan ayrıdır. Hükümleri de değişiktir. Son tahlilde Hurûfîlerin yöntemlerinden şeriatın ibtaline varan çıkarımlarda bulunmak mümkünken sûfîlerin yönteminde şerîat şerîattir, hakikat de hakîkattir vurgusu ortaya çıkar. Bu durumu İbn Arabi; “Hakk’ın halk olması, eşyanın zatları, taayyünleri, özellikleri yönünden aynıdır demek değildir” diyerek çok net bir şekilde açıklar. İbn Arabî’ye nazire yapan Muhyî’nin şeyhi Bâyezîd-i Rûmî de; “Cümle şeyde görinendür nûr-ı zât Ana mirʻât oldı cümle kâinât” diyerek doğrudan evrenin sadece onun nûru ve aynası olduğunu ifade eder.7
73 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.