Tam bir hayat yorgunu olmama rağmen her şeyin üstesinden gelecek güce sahibim hâlâ.
Sayfa 86 - iş bankası,kültür yayıncılık
"Seni bu dünyada gezdirmek istiyorum, küçük adam, şimdi ve gecmiste, Viyana'da, Londra'da ve Berlin'de, 'halk iradesinin temsilcisi' olarak, bir inancın inananı olarak, nesin ve neydin, sana göstermek istiyorum. Kendini her yerde bulabilir ve her yerde tanıyabilirsin, ister Fransız ol, ister Alman, istersen Hotanto ol, yeter ki, kendi yüzüne bakacak cesaretin olsun."
Reklam
ama yeryüzünde mutluluk geçicidir
ma la gioia é pellegrina sulla terra
Sayfa 54 - Can Yayınları- 6.baskı, Nisan 2018Kitabı okudu
Çayı kim keşfetti? okuyacak olana allah sabırlar versin :D
Çaysız bir dünya nasıl olurdu acaba? Çay keşfedilmeseydi, çaydanlık, çay fincanı, kaşığı, işyerlerinde çay paydosu, şehirlerarası otobüslerde çay molası olamazdı. Şükür ki çay milattan önce 2737 yılında büyük Çin İmparatoru Shen Nung tarafından tesadüfen de olsa keşfedildi. Shen Nung bir gün bahçede ağzı açık bir kapta su kaynatırken çalılıklardan
Kaplancılardan Süleymancılara , Nakşibendilerden Fethullahçılara kadar tüm köktendinci yapılanmalara lojistik destek sağlayan kiliselerin son girişimlerinden biri , geçtiğimiz yıl , TCK 312. maddeye göre bir yıllık hapis cezası kesinleşen Necmeddin Erbakan için kampanya başlatmalarıdır . Örneğin , Uluslararası Katolik Barış Hareketi Almanya Sorumlusu Rahip Wolfgang Jungheim , 1.8.2000 tarihli bir basın bildirisi ile , Erbakan'ın yanı sıra , aynı yurtseverlik ( ! ) çizgisinde yer alan dava arkadaşları Akın Birdal , Leyla Zana , Tayyip ERDOĞAN ve İsmail Beşikçi 'ye özgürlük talep etmiş; ardından Heinrich Böll Vakfi'nin sponsorluğunda düzenlenen " Düşünce Özgürlüğü İçin 2. İstanbul Buluşmasının katılımcısı olarak , 20.11.2000'de Erbakan'ı Ankara - Balgat ta ki evinde ziyaret etmiştir . Son bir gelişme olarak , BND ve Kiliseler , Fethullahçılara lojistik destek konusunda görüş birligine varmışlardır .
‘Tarlalar’ ülkesi Polonya
“Polonya’nın Almanya sınırına sadece altı kilometre uzakta ve küçük bir kasaba olan Kozlowa Gora’da yaşıyorduk. Komşularımızın çoğu Alman kökenliydi. Okulda Almanca öğrenmeye başladık. Ve bu dili kasabadaki tabelalarda görmeye ya da insanları Almanca konuşurken duymaya alıştık. Soyadımız ‘Gut’ olduğu için, çoğu insan bizim Alman kökenli olduğumuzu varsayıyordu ama ailem son derece vatanseverdi. Biz Polonyalıydık. Bundan gurur duyacak şekilde yetiştirilmiştim. Okuldaki Tarih dersi bana, yüzyıllar boyunca batıdan Almanlar, kuzeyden İsveçlilerle Litvanyalılar, doğudan Tatarlarla Ruslar, güneyden de Macarlar tarafından defalarca işgal edilen ülkemin acıklı tarihini öğretmişti. Güzel Polonya, adı ‘Tarlalar’ anlamına gelen bu ülke, Avrupa’nın en elverişli tarım alanına sahip ülkesiydi ve bu diğer ülkeler onun hasadını toplamak istiyorlardı. Biz Polonyalılar, toprağımıza el atmaya hazır ülkeler tarafından çevrelendiğimizin farkındaydık. Bu bilinç, ülkemize ve kimliğimize daha da sadakatle bağlanmamızı sağlıyordu.”
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.