Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
Reklam
Atsız'ın 1940'lardaki kalem kavgaları: 19351940 arasında Atsız dergi çıkaramamış, daha çok bazı kitaplarının hazırlığıyla ilgilenmiştir. 1937'de Bozkurtların Ölümü'nün ilk bölümünü yayımlamaya başlamış, 1939 yılına kadar da Şükrullah ve Müneccimbaşı tarihleriyle meşgul olmuştur. 1940 yılında Atsız'ın tekrar şiddetli bir
Kant mezarında ters dönüyordur:)
"Kant, budala oldu. - Ve bu adam Goethe'nin çağdaşıydı! Bu felaket örümceği, Alman filozofu olarak sayıldı, hâlâ da öyle!"
Amanin:)) başladık işte:)
." Kant'ın başarısı, sadece bir tanrıbilimci başarısıdır: Kant, Luther gibi, Leibniz gibi, sağlam olmayan Alman dürüstlüğünün yeni bir takozuydu.."
Arka kapak yazısı
"Yanmayı bilmeyen uçmayı öğrenemez." Hayatı boyunca zihinsel ve bedensel acılar içinde yaşamak zorunda kalan ünlü Alman filozof Nietzsche'nin insanlığa sunduğu "Ebedi Dönüş", "Kaderini Sevmek/Amor Fati", "Üstinsan" ve "Güç İstenci" gibi bilgelik kapıları, bugün bile yeni düşünüş biçimlerine ilham olmaya devam ediyor. İnsanoğlunun yaşadığı hayatı, üzerine çıkılması gereken bir oyun alanı olarak gören Nietzsche, modern dünyanın sorunlarıyla baş edebilmek için lazım gelen oyun kurallarını da açıkça ortaya koyuyor.
Reklam
Alman köylülerini manevi alanda en derinden etkileyen batıl inanç türü, ‘Auto-Teism’ diye bilinen bir akımdı. Bu bir tür ruh hastalığıydı ve kişinin kendisini Tanrı ve/veya çok kutsal bir din adamı olduğuna inandırmasıyla başlıyordu. Kendisinin Tanrı veya aziz olduğuna inanan kişi epileptik nöbetler geçirmeye, isterik davranışlarda bulunmaya ve
Sayfa 140 - ALFA Yayınları | 18. Basım 2014Kitabı okuyacak
832 syf.
9/10 puan verdi
·
39 günde okudu
Buddenbrooklar: Bir Ailenin Çöküşü
Kuzey Alman bir burjuva ailenin kuşaklar süren çöküşünün destanı: Buddenbrooklar. Her kuşakta farklı bir dünyayı (belki de farklı bir felsefi görüşü) tahayyül ettiğimiz ve giderek esnekliğini yitiren bu ailenin kaçınılmaz, kördüğümsel dramatik sonunu okuyoruz. Bir ülkenin tarihini, tarihsel/siyasal olaylarını kuşaklar üzerinden anlatıldığı, bence okunmasının da yazılmasının da çok zor olduğu bir roman türü Buddenbrooklar. Zor olsa da benim çok sevdiğim bir roman türü. Yüzyıllık Yalnızlık, Doktor Jivago ve Ruhlar Evi gibi bu kitabın da hayatımda ikonik bir yeri olduğunu/olacağını söyleyebilirim.
Thomas Mann
Thomas Mann
’ın henüz yirmi beş yaşında yazdığı, yirminci yüzyılın ilk büyük klasiklerinden olan bu kitap aynı zamanda yazarın edebi ve gözlemsel zekâsını da göstermekte –ki Nobel Edebiyat Ödülüne olan etkisi de cabası. Hepimizin başına gelebilecek olaylar, hepimizin yaşadığı kaygılar nasıl bu kadar da akıcı bir şekilde okunabiliyor? Nasıl bu kadar farklı karakterler, kardeşler okuduğumuzda bize kendilerini bağıra bağıra anlatabiliyor? Kendi olmasına izin verilmeyen ve giderek katılaşan aile üyelerinin mutsuzlukları, hastalıkları, can verişleri, gerçekleşmeyen hayalleri, hataları… Hata sandıkları fakat hata olmayan eylemleri. Ailelerin de şirketlerin de tıpkı canlı gibi doğup büyüyüp sonradan ölmeleri. Hayatımıza dokunacak bir kitap.
Buddenbrooklar
BuddenbrooklarThomas Mann · Can Yayınları · 20151,475 okunma
That is wow
Bu gizli örgütün adı ‘Thule’ydi. Örgütün kurucusu ise Baron Rudolf von Sebottendorff’tu. Baron Sebottendorff da gerçekte ‘sonradan evlat edinilmiş’ Silezya asıllı biriydi. O da birçok sahte ad kullanmıştı. Gerçek adı Adam Alfred Rudolf Glauer’di ve saray soylularıyla hiçbir kan bağı olmayan sıradan bir ‘elektrik teknisyeni’ydi. Tarihçi John Toland’ın yazdığına göre, ‘çok esrarengiz bir adam’ olan Baron Sebottendorff’un karanlık hayatıyla ilgili çok az bilgi vardı. Rastlantı bu ya, Baron Sebottendorff da hem adını hem vatanını hem de inancını değiştirmiş bir adamdı. Thule adlı gizli örgütü kurmadan 7 yıl önce, 1911’de Türk-Osmanlı vatandaşlığına geçmişti. İlginçtir ki, Türk vatandaşlığına geçişinden bir ay sonra evlat edinilme yoluyla Baron Sebottendorff olmuştu. Sebottendorff bu kadarla kalmamış, bir de kendisinin ‘Bektaşi Babası’ olduğunu Almanya’daki belgelere geçirtmişti! Gerçek şudur ki, bu esrarengiz Türk vatandaşı, Alman Baronu olmasaydı ne Alman İşçi Partisi (DAP, sonra NSDAP) ve Hitler ne de Holokast olurdu. Adolf Hitler’e iktidar yolunu açan (Wegbereiter) ilk şahıs işte tarihe ‘çok esrarengiz’ diye kayıt düşürterek geçmiş olan bu adamdır. Hitler, 1919’dan 1936’ya ve sonrasına kadar hep bu esrarengiz Baron’un kurduğu gizli örgütün üyeleri tarafından korunmuştu. Hitler’in avukatı ve Nürnberg’de idam edilmeden önce Hitler’in ailesiyle ilgili yahudilik iddiasını ortaya atan Hans Frank da Baron’un kurduğu Thule’nin üyesiydi.
Sayfa 122 - ALFA Yayınları | 18. Basım 2014Kitabı okuyacak
"Bu tür insanlarla konuşurken," dedi Holmes kayığın iskotalarına otururken, "en önemli şey, verecekleri bilgilerin önemli olduğunu bir an için bile düşünmemlerini sağlamaktır. Bunu anlarlarsa bir istiridye gibi kapanıverirler. Onları dinlemek istemiyormuş gibi konuşursan, istediğin bilgiyi alman daha büyük bir olasılık haline gelir."
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.