İnsan doğaya egemen olmak için yeni ve daha iyi araçlar yaratırken bu araçların ağına düşmüş ve onlara anlam veren -asıl ereği- kendini yitirmiştir. Doğanın efendisi olma süreçi içinde kendi ellerinin yapmış olduğu makinenin kölesi haline gelmiştir. Özdeğe ilişkin tüm bilgisine karşın, insansal varoluşun en önemli ve temel sorunlarında bilgisizdir; çünkü insanın ne olduğunu, nasıl yaşaması gerektiğini, içindeki sayısız güçlerin nasıl özgürleştirilebileceğini ve nasıl üretken bir şekilde kullanabileceğini bilmemektedir.
Her insanın olabileceği en elverişli bir şey vardır, asla olamayacağı şeyler vardır. Birçok kişi olamayacağı şeyi olmaya çalışarak ve olabileceği şeyi ihmal ederek hayatını heba ediyor.
Politikada ilerlemenin gerçeğin ne kadarını bildiğimize, onu ne ölçüde açık seçik ve cesurca ifade ettiğimize ve bunun başka insanlar üzerinde ne denli büyük bir etki yarattığına bağlı olduğunu düşünüyorum.
Aşkın bir amacı yoktur, her ne kadar pek çok kişi ”Elbette vardır!” dese de. Derler ki, cinsel gereksinimlerimizi karşılamamızı, evlenmemizi, çocuk sahibi olmamızı ve orta sınıfa özgü normal bir hayat sürmemizi sağlayan aşktır. Aşkın amacı budur. Aşkın, hedefsiz aşkın, yalnızca sevme ediminin kendisinin önem taşıdığı aşkın bugünlerde bu denli ender olmasının nedeni de budur. Bu tür aşkta kilit rol oynayan tüketme değil, varolmadır. Bu, insanın kedisini ifade etmesi, insani yeteneklerimizin etkisini göstermesidir.