Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Altan Behiç

Altan Behiç
@altanbehic
Elektronik Mühendisi
Lisans
İstanbul
Antakya
12 okur puanı
Ocak 2024 tarihinde katıldı
Ne ölüm var ne de hayat var. Biz varız. İkisi de bizde. Onlar, ötekiler sadece zaman aynasından geçen küçük büyük arızalardı.
Reklam
Ölüm muhakkak ki bir akıbet. Fakat mademki hayat denen piyango beni teşkil eden adem parçasına isabet etmiş, mademki kainat, her zerresiyle benim için canlanmış o halde duyguların ve duyumların cennetinde, bu acayip Walt Disney oyununda sonuna kadar payımı almalıyım!
Huzursuzluk
Zaman olurdu ki bütün hayatı sadece kaçışlardan ibaret kalırdı. Zavallı Mümtaz, İstanbul sokaklarında bir nevi hayalet gemi gibi yaşıyordu. Her özlediği yerden biraz sonra kendi içindeki rüzgar onu kovuyor, haberi olmadan lengerler alınıyor, yelkenler şişiyor ve uzaklaşıyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayır, insan sade ölürken ayrılmıyor, arkada bırakmıyordu. Belki bütün ömrünce her an birçok şeyler onu arkada bırakıyordu. Sonra olduğu yerde birdenbire kabuklaşıyor, çok ince, görünmez bir şeyle o anda etrafında olanlardan ayrılıyordu. “Biz mi gidiyoruz, onlar mı?..” Sual buydu…
Huzur
İnsanın sevdiği bir ev olunca kendisine mahsus bir hayatı da olur.
Reklam
Bir çocuğun bir erişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır: Nedensiz yere mutlu olmak, her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak ve elde etmek istediği şeyi -var gücüyle- dayatmak.
Sayfa 198Kitabı okudu
İnsanın karşısına kaçınılmaz olan çıkıncaya kadar içimizde korku vardır
Sayfa 147Kitabı okudu
Özgürdü, çünkü aşk insanı özgür kılıyordu.
Kendinden kuşku duymayan kişinin değeri yoktur çünkü değerli olduğuna körü körüne inanmış, böylelikle de gururlu olma günahını işlemiştir. Karasızlık anları yaşayan kişilere ne mutlu!
Dereler ve bitkiler gibi ruhlar da bir başka yağmura gerek duyuyordu; umut, inanç, yaşam amacı. Bunlar olmazsa, beden yaşamayı sürdürse bile ruh ölüyordu; o zaman insanlar şunu söyleyebilirdi: “ Burada, bu bedenin içinde, vaktiyle bir insan varmış.”
Reklam
Eğer öleceksem, sırtımdan vurulmamalıyım.
Tanrı her şeyi yapabilir. Yalnızca bizim iyi olarak nitelediğimiz şeyleri yapsaydı, O’nun her şeye kadir olduğunu söyleyemezdik; o durumda, evrenin yalnızca bir bölümüne hakim olurdu ve O’ndan daha güçlü, O’nu gözetleyen ve yaptıklarını yargılayan bir başka varlık daha olurdu. Böyle olunca da ben, daha güçlü olan o ‘bir başka varlığa’ tapınırdım.
Başkasının mutlu olması seni rahatsız ediyorsa asla mutlu olamazsın. -Seneca
Yaşamak
Ölüm bilincine ulaşmamış, ölümün farkına varmamış insanın gerçekten yaşaması mümkün değildir.
Sayfa 211Kitabı okudu
İnsan Yetiştirmek
Hiç kimse başka bir insanı yetiştiremez, sadece hedefini bulmasına yardım edebilir. Onu yetiştirecek en önemli kişi yine kendisidir. Çünkü sadece kişinin kendisi yirmi dört saat kendisiyle beraberdir. Neye muktedir olduğunu en iyi kendisi bilir.
Sayfa 195Kitabı okudu
Reklam
Yılmazlık
Bir ebeveynin çocuğuna verebileceği en büyük hediye, ona her koşulda ayağa kalkabilecek gücü kendinde bulabilme yetisini kazandırmaktır. İşte bu yılmazlıktır. Böyle yetişen biri ne yaşarsa yaşasın, “Her şerde bir hayır vardır.” diyebilir ve artık o seviyedeki sorunları rahatlıkla atlatır.
Sayfa 137Kitabı okudu
Başkasıyla sohbet edebilmek için kişinin öncelikle kendisiyle sohbet etmeyi öğrenmesi gerekir.
Sayfa 106Kitabı okudu
Doğan Cüceloğlu
Kişi, hayatındaki en önemli kişinin kendisi, en önemli tanıklığın da kendi tanıklığı olduğunu fark edemezse hiçbir zaman hayatla ilişkisini doğru kuramaz.
Bu ülkede içindeki çocuk utanca boğulmuş ve bunalmış o kadar insan var ki! Ben onlara “yetişkin çocuklar” diyorum. İçi çocuk ama bedenen yetişkin… Bunlar kötü insanlar değiller ama her türlü kötülüğü de yapabilirler.
Maske
Sanki başlı başına bir benliği vardı bu maskenin ve bunun arkasında saklanan Jack, utanma duygusundan da, kendi benliğinden de kurtulmuştu!
Ayinedir bu âlem, her şey hak ile kaim Mir’atı Muhammeden Allah görünür daim
Sayfa 168Kitabı okudu
Reklam
Parası olanın ırzı da tamam, namusu da!
Sayfa 118Kitabı okudu
Yalnızlık
İki eliyle arkasındaki ağacın kabuklarına sarıldı. Parmakları soğuk yarıkların arasına girdi. Elini hemen geri çekti ve göğsüne götürdü. Göğsünün içinde, bu asırlık ağacın kabuğu gibi, yarıklar bulunduğunu sandı ve gırtlağına kadar bir ateşin çıktığını hissetti. Aman Yarabbi, ne kadar yalnızdı..
Allahım, bahtsızlar için mesut olmak İstanbul’da ne kolaydı!