Demek Ankara’da pek sıkılıyorsun. Hak veririm. Bu devir­de Türkiye’nin en çekilmez yeri Ankara’dır. Altı ok acınacak şe­kilde batar insana orada.
Coca-Cola'nın, ''OK''den sonra dünyada en çok anlaşılan ikinci ifade olduğu söyleniyor.
Sayfa 249 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Peki ya tecavüzler? Onlar da söz konusu hakkın şiddet vasıtasıyla kullanımı değil mi? Tecavüzcünün zevk aradığı ya da zevke ulaşüğı falan yok: O boyun eğdirmeye ihtiyaç duyuyor. Tecavüz bir mülkiyet damgasını kurbanın kalçasına kızgın demirle dağlıyor ve dünya var olduğundan beri ok, kılıç, top, tü­fek, füze ve diğer ereksiyonlarla ifade edilegelen kudretin erkek cinsel organıyla özdeşliğinin en kaba ifade biçimi. Birleşik Devletler'de her altı dakikada bir kadın tecavüze uğruyor. Meksika'daysa her dokuz dakikada bir. Bir Meksikalı kadın şöyle diyor: "Daha sonra adamların sana hoşuna gitti mi diye sormasının dışında, tecavüze uğramakla bir kamyonun çarpması arasında bir fark yok." İstatistikler sadece karakola bildirilen tecavüz vakalarını kaydediyor ki Latin Amerika'da bunlar her zaman için gerçek­leşen tecavüz vakalarının küçük bir kısmı. Çoğu zaman, tecavüze uğrayanlar korkularından seslerini çıkaramıyor.
Sayfa 129
" Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!.."
Padişah bir gün, "Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!" demiş. Yalancılar hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana; - "Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü". -"Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!..'' - "Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!.." - "Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!.." - "Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!" "Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir". Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün Keloğlan gelmiş; - "Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. " Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!.."
"... Atatürkçülük” Halk Partisi’nin ünlü altı okuna ve Osmanlı’nın yadsınmasına dayanır. Aslında Osman­lı’nın yadsınması altı oktan önce gelir. Bir başka biçim­ de söylersek, altı ok, Osmanlıya tepki olarak kurulan ye­ni Cumhuriyet’in simgesel nitelikleridir. İşte gerek olaylar ve olgular, gerekse Atatürk’ün kendi yaptıkları bu iki genel çizgi (Osmanlı’nın yadsınması ve altı ok) çerçeve­sinde saptırılmıştır. Önce Atatürk’ün kendi yaşamına ilişkin bir örnek vereyim: Mustafa Kemal’in uzlaşmaz bir siyasi adam olduğu kanısı özenle işlenen ilkelerden bi­ridir. Oysa Mustafa Kemal Paşa, Bağımsızlık Savaşı sı­rasında içte ve dışta her türlü ittifakın peşinde koşmuş, olanaklı olduğu ölçüde bunları en geniş çizgide gerçek­leştirmiştir. Toprak ağaları, şeyhler, tüccar, eşraf, âyan, sivil ve asker ‘bürokratlar’ sürekli ittifaklar yaptığı toplumsal katmanlardır.
İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethedildiği yıl, başkent Diyarbakır’ı ele geçirip iktidar kavgalarına son veren Uzun Hasan Bey, birkaç sene içinde tüm rakiplerini bertaraf ederek; Akkoyunlu Devleti’ni, sınırları doğuda Horasan’dan batıda Fırat Irmağı’na, kuzeyde Kafkaslardan güneyde Umman Denizi’ne kadar uzanan bir imparatorluğa dönüştürmüştü.
Reklam
Sultan II. Bayezid'in ... Gözlerinin önünde küçük şehzade Selim vardı. Henüz beş - altı yaşlarındaydı. Amasya Sarayının bahçesine diktiği hedefe ok atıyordu. "Bu iş için küçük değil misin? Büyümeyi beklesene Selim." "Herkesten fazla şey öğrenmek isteyenler, işe küçükken başlamak zorundadırlar babacığım. Yoksa ömürleri yetmeyebilir !"
535 öğeden 341 ile 350 arasındakiler gösteriliyor.